Pek çoğunun korku, tiksinti ve acılarla andığığı Afet, tarihçilerin ise Kışçağı olarak andığı devir bitmişti. Afetten kurtulan az sayıdaki şehir devleti hayatta kalanlarla varolmaya çalışıyordu. Bunlardan en medeni, düzenli ve hala parlayanı Londra'ydı. Artık duvarlarla çevrilmiş Yeni Londra'nın en tanınan yıldızı henüz on yedi yaşında olan Mia Reinnharth'dı. Mia Reinnharth Yeni Londra'nın kısa zamanda ikonu oluvermişti. Mia en alttan, ara sokaklardan şöhret basamaklarını tırmanmış, en zor yarışmaları kazanmıştı. O ve kız kardeşi artık sokaklarda yaşamak zorunda değildi, harika bir evi, şoförlü bir arabası, hayranları vardı. Şehirdeki her kız onun gibi olmak istiyor, saçlarını küt kestiriyor, koyu mavi renge boyatmaya çalışıyordu.
Ancak güzel günler çabuk bitmişti, gizemli bir katil Mia iki kez öldürülmeye çalışılınca her şey değişmişti. Mia'yı hedef almış olan katil bir türlü bulunamıyordu. Bu yüzden Mia ve kız kardeşi Ollie acil olarak Başkanın uçağıyla Londra'dan gönderliyordu. Mia bir süre başka bir şehirde Kültür elçisi olarak kışı geçirecek, bu sırada Londra polisi katil bulacaktı.
Bu iyi bir plandı, tek problem katilin de bir planı vardı...