- Osmanlı son dönemindeki Misyonerlerin uluslararası hakları, faaliyetleri, faaliyetlerinin devlet tarafından nasıl denetlendiği, Misyoner kurumlarının sahip olduğu avantajlar ve dezavantajlar, Misyoner kurumlarının meşruiyeti gibi meseleleri analiz ediyor.
- Osmanlı millet sisteminde Misyonerlerin yerini, tarihini ve bağlamını açıklayarak Misyonerlere dair bağlamsal ve bilimsel bir grup tanımlaması getiriyor.
- Bürokratların Misyoner faaliyetlerine gösterdikleri tepkiyi, devletin tutumunu ve halkın durumunu çeşitli örneklerle açıklıyor.
- Taraflı tarih-yazımına meydan okuyor ve bunun yerine bilimsel bir perspektif koyuyor.
- Devletin "kamu suçu” olarak belirlediği suçları, devletin yürüttüğü adalet politikalarını ve Misyonerlerin bunlardan nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor.
- Misyonerlerin sahip olduğu uluslararası hakların ve diplomatik antlaşmaların Osmanlı Devleti’ndeki tezahürünü açıklayarak çok boyutlu bir denklem kuruyor ve bu denklemi yine çok yönlü bir perspektif ile çözümlüyor.
20. yüzyılın başlarında Orta Doğu ve Balkanlarda iki yüz civarında Amerikalı misyoner hummalı bir faaliyetin içindeydi. 1830’lardan beri dalga dalga gelen bu misyonerlere ait yüzlerce okul, hastane, yayınevi ve papaz okulu mevcuttu. Misyoner kaynakları ve bakış açıları tarihin bu kesitine ışık tutsa da, Osmanlı yetkililerinin henüz anlatılmamış tecrübeleri de Hristiyanlık ve İslamiyet arasındaki çatışmaları anlamada en az misyonerlerin tecrübeleri kadar değerli ve önemlidir.
Elinizdeki kitabın ana karakterleri arasında başkent İstanbul’dan kıtalararası bir imparatorluğa hükmeden devlet erkânı, başkentten gelen emirleri uygulayan taşra görevlileri ve bu görevlilerle farklı ortamlarda muhatap olan misyonerler vardır. Osmanlıların Amerikan misyonerlere karşı yaklaşımlarını ilginç bir kurguya dönüştüren Emrah Şahin, nezaret kaynaklarından zaptiye raporlarına, mahallî dilekçelerden uluslararası evraklara ve misyoner koleksiyonlarına kadar pek çok kaynağı gün yüzüne çıkarmaktadır. Böylece siyasi ve sosyal çalkantılarla dolu bir dönemde Osmanlı Devleti’nin misyoner varlığını tespit, teftiş ve tahdid etmek amacıyla geliştirdiği manevralara ve muhataplar arasındaki etkileşimlerin bilinmeyen yönlerine ışık tutmaktadır.
Günümüzdeki kültürel ilişkileri ve çatışmaları yeniden düşündüren bu kitap, aynı zamanda karşılaştırmalı bir tarih sunmaktadır. İtikadın Peşinde, pek çok dinî ve millî bunalımla mücadele eden Osmanlı devlet erkânı ve bu devlet erkânı ile mücadele eden misyonerlerden çıkarılacak dersleri içermesiyle literatüre büyük bir katkı sağlamaktadır.