登入選單
返回Google圖書搜尋
BEYNİN HİKAYESİ DERİNDİR
註釋

GİRİŞ

Kişisel gelişelim, ama nasıl gelişelim?

Son yıllarda büyük bir ilgi gören “kişisel “gelişim” rüzgarını iyi anlamak gerekir. Elbette kişinin kendi gelişimini gerçekleştirmesi, kendine hedef belirlemesi, mutlu olmayı istemesi, başarılı bir insan olma azmi taşıması normal karşılanmalıdır. Ne var ki, bu rüzgâr iyi kullanılamadığı takdirde kendimizi kayalıklara çarpan bir geminin içinde bulabiliriz. “Kişisel gelişimi”, genellikle başarmak, gelişmek ve ilerlemek adına kendimiz için yaptığımız şeylerin bütünü olarak değerlendiririz. Ama yine de bu konularda okuduğumuz çok sayıda kitap bizi hedeflerimize ulaştıramayabilir.

“Kişisel gelişim” merakı nasıl ortaya çıkmıştır? Bu sadece “modern insanın” ihtiyacı mıdır veya aslında insan var olalı beri gündeminde olan veya olması gereken bir konu mudur? Kendini tanıma çabası, sanıldığı kadar kolay bir süreç değildir. İnsan zaman zaman kendini adlandıramadığı ve tanımlayamadığı duygular veya tutumlar içerisinde bulabilir. Kendini tanıma çabası içerisinde olan kişi, önce birey olarak kendisini “değerlendirmek” yerine varlık nedenini sorgulayarak “neciyim, nerden geliyorum, nereye gidiyorum” sorusuna cevap aramalıdır. Kendini arama, tanıma, bulma ve geliştirme yolculuğunu etkileyen çok sayıda teori ve yaklaşımlardan söz etmek mümkün olmakla birlikte biyolojik ve fiziksel açıdan en önemli yaklaşım ABD’li davranış bilimcisi Abraham Maslow’un fikirlerinden sonra ortaya çıkmıştı.

1940’lı yıllarda psikolog Maslow, “kendini gerçekleştirme” eylemini, insanların yaşamındaki en üst seviye olarak görmüştü. Ona göre kendini gerçekleştirmek, tam anlamıyla gelişmiş bir insan olmanın göstergesiydi. Bunu başaran insanlar potansiyellerini tamamen kullanabilmiş, bireyselliklerini deneme şansına erişmiş, en üst tecrübeleri edinmiş ve hayallerini gerçekleştirebilmiş insanlardı! Fakat 1960’ların sonunda Maslow, ortaya koyduğu bu teoriden şüphe etmeye başladı. Kendini gerçekleştirme yolunun sadece tatmin edilene kadar takip edilebilir olduğunu fark etti. Çünkü bu noktadan sonra, bireyin kendisine fazla müsamaha göstermesi, kişisel gelişimi elde etmeye dair soylu amacın dışına çıkmasına ve kibirli biri olarak görünmesine neden olabilirdi.

Maslow’a göre her bir insanın kendini gerçekleştirmeye (self-actualization) yönelik doğuştan gelen bir eğilimi vardı. En yüksek dereceli insan ihtiyacı olan bu hal, tüm özellik ve niteliklerimizi aktif olarak kullanmayı ve potansiyelimizi harekete geçirmeyi içeriyordu. Kendini gerçekleştirmiş birey olabilmek için hiyerarşik olarak dizilmiş ihtiyaçlar içinde öncelikle en alt seviyede bulunan ihtiyaçların karşılanması gerekecekti. Her bir ihtiyaç tatmin edildiğinde, hiyerarşide kendisinden bir yukarıda bulunan diğer ihtiyacı harekete geçirecekti.

Kişisel gelişim rüzgârı, işte bu teoriden oldukça etkilenmiş ve gerçekten herkesi kendinde çekme konusunda başarılı olmuştu. Maslow’a göre bu ihtiyaçlar ve hiyerarşideki sıraları şöyledir:

1- Fizyolojik ihtiyaçlar: Su, yiyecek, hava, uyku ve cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlar.

2- Güvenlik ihtiyaçları: Güvenlik, düzen, korunma, korku ve öfke duygusundan uzak olma gibi emniyet ihtiyaçları.

3- Ait olma ve sevgi ihtiyacı: Başka insanlar ile iletişim kurma, kabul edilme bir yere ait olma.

4- Değer İhtiyaçları: Başkalarınca benimsenip tanınmak, başarılı ve yeterli olmak.

5- Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Kişisel tatmin, kişinin potansiyelini ortaya çıkarması.


Söz konusu bu ihtiyaçların sırasıyla karşılanması kişiyi bir sonraki basamağa çıkarıyordu. Sonraki yıllarda ise her basamakta bir sonraki basamağa nasıl çıkması gerektiğinin formülünü de kişi bu kişisel gelişim kitaplarından öğrenecekti.

Kişisel gelişim tanımlarına baktığımızda kişisel gelişimin bir öz farkındalık kazanma, yeteneklerini geliştirme süreci ve yüksek bir yaşam kalitesi peşinde olmak şeklinde genel bir tanımlama bulunuyor. Oxford Sözlük, kişisel gelişimi “bireyin kişiliği ve yeteneklerinin gitgide gelişmesi süreci” olarak tanımlarken Cambridge Sözlük, bu kavramı iş dünyası ile irtibatlandırıyor ve “yeteneklerinizi geliştirme ve işinizde sahip olduğunuz deneyimleri artırma süreci” olarak ifade ediyordu.

Anonim bir tanım olarak kişisel gelişim, “daha iyisini yapabilecekken daha kötüsünü yapmamak; daha ve fazlasını bilebilecekken daha azına razı olmamak; daha çoğuna sahip olabilecekken daha azına razı olmamak; daha iyilerle birlikte olma tercihi varken vasatlarla ilişkide olmamak” demekti. Kısacası kişisel gelişim, “kendinden daha fazlasını ve daha iyisini istemek ve kendini tüm bunları elde etmeye hazır hale getirmek" demekti.

Bu tanımlardaki farklılıklar, kişisel gelişimin tanımlamasının oldukça zor bir kavram olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte hepsi ortak bir noktada buluşuyor ve kişisel gelişimi, “kişinin kendisine yatırımı” olarak ifade ediyor.  Kendimize olan yatırımın sonucunu almak için çoğu kez bir hobi olarak veya popüler kültürün etkisiyle ilham verici seminerlere katılır, başkalarının başarı hikayelerini okur, yeni çıkan kitapları gözden geçirir ve kişisel gelişimle ilgili diğer başvuru kaynaklarını incelemeye yöneliriz.

 

Bizleri kendimize yatırım yapmaya yönelten şeyler nedir? Bu hale nasıl geldiğimizi iyi değerlendirmek gereklidir. “Modernleşme” sürecinde toplum olarak kentleşirken, geleneksel değerlerimizden uzaklaşıyor, kent kültürünün etkisiyle daha ben merkezci yaşıyoruz. İnsani ilişkilerimiz, kentli olduktan sonra zayıflama eğilimi gösteriyor, sıcaklık ve samimiyet kaybolmaya başlıyor. Teknolojik iletişim araçlarının da büyük etkisinin olduğu bu yalnızlık ve yalnızlaşma hali, insani ilişkileri zayıflatıyor. Söz konusu bu ruh haleti ne yazık ki sanayi toplumunun belirgin özelliği haline gelmiş durumda.

 

Batı’da bu problematik alanı kendine konu edinen, çözüm önerileri sunan çalışmalar kişisel gelişim adı altında bir başka boyutta önümüze konuyordu. Bu arayışın ilk önemli örneklerden biri, Amerikalı yazar Dale Carnegie’nin 1950’li yıllarda kaleme aldığı “Dost Kazanma Sanatı” adlı kitaptır. Carnegie, kişisel gelişim kitaplarının öncülerinden biridir ve O, “Başarının fark Edilmeyen Sırrı” adlı kitabında "Bugün hayattır. Bugün yapabileceğinizin en fazlasını yapın. Kendinizi coşkunun rüzgarına bırakın" diyordu. “Dost Kazanma Sanatı” ve “Üzüntüyü Bırak, Yaşamaya Bak” kitaplarıyla da o yıllarda adından çok söz ettirmişti.

 

Carnegie’nin kitapları çok tutulmuştu ve zaman içinde benzeri pek çok rehber kitap yayınlandı. İlerleyen yıllarda yaşanılan toplumsal krize samimi bir arayış olarak başlayan çabalar, “kişisel gelişim” adıyla kârlı bir sektör haline geldi. Son 25 yıl içinde bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de benzeri kitaplar yayınlanmaya başladı. Önceleri, Carnegie, Louise Hay, Stephen Covey, Anthony Robbins ve Herbert Casson gibi yazarların çevirileri, yöneticilerin nasıl başarılı olacağı konusunda tercüme ve telif kitaplar derken, her biri başka bir kişisel gelişim ekolünü temsilen seminerler veren kuruluşlar peş peşe faaliyet göstermeye başladı.

 

Kişisel gelişim sektöründe harcama kalemlerini şöyle sıralayabiliriz: Sektör reklamları, sesli kitaplar, kişisel gelişim kitapları, kişisel gelişim uygulamaları, yaşam koçlarının seansları, motivasyon konuşmaları, sağlık ve diyet amaçlı kişisel gelişim programları, konferanslar, danışmanlık ve eğitim firmaları gibi. 2016 yılında sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 9,9 milyar dolarlık bir hacme ulaşan kişisel gelişim sektörünün 2022 yılına kadar bu ülkede 13,2 milyar dolarlık bir değere ulaşması bekleniyor. Dünya genelinde hızla ivme kazanan sektörü biz de anlamaya çalışıyoruz. Ülkemizde de kişinin kendini bulmasını ve erişebileceği en iyi noktaya ulaşmasını hedefleyen bu alana giderek artan bir ilgi ve yatırım -mevcut.  Sektörün bizdeki finansal boyutu tam olarak bilinmese de 75-100 milyon dolarlık bir pazardan söz ediliyor.

 

Kişisel gelişim alanları

Eğitimlerim sırasında katılımcılara bazı filmlerden kısa bölümler izletirim: 2014 yılında yayınlanan ve Müfit Can Saçıntı’nın hem yönetmenliğini yaptığı hem de başrolünü oynadığı Mandıra Filozofu filminde bir satıcının abartılı bir sunumu gerçekleşir. Satıcı, katılımcılara istedikleri takdirde boğazda bir yalıya sahip olabileceklerini söyler. Başrol oyuncumuz bu abartılı sunumlara itiraz edince, satıcı, bütün bunların bir kişisel gelişim sunumu olduğunu söyler. Her şeye karşı olan oyuncumuz biraz da ironik bir mesajla, “ben kişisel gelişime karşıyım; neden hep beraber gelişmiyoruz, toplumca gelişmiyoruz” der.

İnsanın çeşitli alanlarda kendini geliştirebildiği bilinegelen bir şeydir. Son yıllarda kişisel gelişim ve bakım temasının yanında sağlık alanında da kişinin hayatını sağlıklı devam ettirebilmesi için modern tıp yeterli olmayacaktı. Artık gelişim ve değişim amaçlı günümüzde “alternatif/tamamlayıcı tıp” denilen tamamlayıcı koruma yöntemlerinden de bahsedilmektedir. Bu yöntemlerin de kişisel gelişimin içinde yer almakta olduğunu Akupunktur, Ayurveda, Meditasyon, Biyoenerji, Reiki gibi uygulamalarla anlayabiliriz. Çünkü bu yöntemler hem sağlıklı olmayı hem de kişisel gelişimi hedeflemektedir.

Bir başka kişisel gelişimi geliştirme alanı zekâ ve hafızayı geliştirmeye yönelikti. Zekâ gelişimi alanı esas olarak nöropsikolojinin alanıdır. Bu alandaki psikologların en tartışmalı konusu, “zekâ ve yeteneklerin doğası” konusudur. Bu tartışmanın nedeni, zekâ üzerinde, genetik ve çevresel etkenlerin katkısının ne olduğudur. Yale Üniversitesinde görev yapan nörobiyolog Pasco Rakic, sinirsel bağlantıların doğumdan ergenliğe kadar artacağını; ergenlik döneminden itibaren, “kullanışlı bağlantılar”ın daha geliştirildiğini ve “kullanışsız bağlantılar”ın ise daha zayıfladığından söz eder. Bu bilgiler, zekâ alanında, kişinin bulunduğu durumdan kendisini daha ileri götürebileceğine dair bilgiler sunar. Nörobiyoloji çalışmaları; başarıyı, büyük ölçüde “bilgiyi hatırlama yeteneğine” bağlamıştır ve bu durumun geliştirilebileceğini söyler. 

Bilinçaltı; yeni düşünce biçimini işlemedikçe, kişide değişim olamayacağını, bilinçaltının daha önce verilen emirleri yerine getirmeyi sürdürdüğünü, bilinçaltında kişinin kendisiyle ilgili inançların yer aldığı belirtilmektedir. Bu konuda çalışan bilim adamları, insan davranışında dış faktörlerin etkisini incelediğinde faklı bir sonuca varmıştır. “Karışıklığı, ortadan kaldırmak için sebebi ortadan kaldırmak gerekir ve sebep bilinçaltını kullanma tarzıdır” diyerek dış şartları değiştirebilmek için algıyı değiştirmek gerektiğini söylemektedir. Bütün bu bilgiler de kişisel gelişimin insanlar üzerinde etkili olmasına destek veriyordu.

"Kişisel Gelişim" üzerinden Uzakdoğu inançları yaygınlaşıyor

Ortaya çıkışı itibariyle kişisel gelişime yönelik faaliyetler, gittikçe benmerkezci olmaya dönük bir dünyada insanın ayakta kalabilmesinin yollarını göstermeye çalışıyordu. Sayısız terapi yöntemlerinin ve Uzakdoğu felsefeleri başta olmak üzere farklı arayışların bu kadar yaygınlaşmasının nedenini burada aramak gerekiyordu. Ne var ki kişisel gelişim kitaplarının ve programlarının, insanların bu hedeflerine ulaşmalarını sağlama konusunda onlara tam anlamıyla yardım ettiği söylenemez. Çünkü insanın gerçek bir mutluluğa erişmesi sadece kariyer geliştirme odaklı veya “en yukarıda” olanların arasında bulunmak değildir.

 

Bilgi kaynakları genellikle algı yönetimine dönük kişisel, felsefî veya sübjektif yorumlardan oluşan bazı kişisel gelişim kitapları, yeni bir tehlikeyi de beraberinde getirmiştir. Ortaya çıkan bu yeni alan Uzakdoğu felsefelerine yönelik mesajları vermek için bir zemin olarak kullanılmaktadır. İsimleri Hintçe, Çince olan veya diğer Uzakdoğu kültürlerini çağrıştıran bazı yayınevlerinin; Taoculuk, Budizm ve Hinduizm gibi inançları bu alanda kullanmaya başladıklarını görmek gerekir. Günümüzde, başta Amerika olmak üzere, bizim ülkemizin yanında dünyanın pek çok ülkesinde lüks otellerde meditasyon ve arınma seansları düzenlenmektedir. Son yıllarda bizim ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan bu faaliyetleri organize eden uzmanlar, egzersizin sadece bedeni değil, ruhu da rahatlattığını savunarak, Budizm öğretilerindeki "Sukhasana", "Siddhasana" ve "Padmasaya" oturuşlarını telkin etmektedir.

Bazı kişisel gelişim kitaplarında dağınık halde olan veya dikkat çekmeyecek derecede gizlenen “Uzakdoğu felsefesi” kaynaklı görüşler, yeni buluşlar gibi okuyucuya sunulmaktadır. Örneğin sağduyuyu, "buddhi" kavramının açılımı olarak telkin eden bu görüşler, ıstırabı da "dukka" kelimesinin anlamı olarak ortaya koymaktadır. Her iki kavramın da Budizm öğretisine ait olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. "Şimdi’nin Gücü"nden bahseden bir kişisel gelişim kitabında bile, "mutluluğu, ıstıraba bağlayan" bir Budist telkin dayatılmaktadır. Toplumda bilinçsizce yayılan bu türden kişisel gelişim kitapları; ruh, kötülük, benlik, sevgi, güzellik, sonsuzluk gibi temel kavramlara, Budist, Maniheist, Brahmanist, Tao Öğretisi hatta Şamanist bakış açılarıyla yaklaşmakta ve insanların zihnini iyice karıştırmaktadır.

Piyasada bulunan bu tür kitapların isimlerinden bunu anlamak çok kolaydır. “Yaşam Şimdiki Andadır”, “Her şey Yitip Gidene Kadar”, “Bilgelik Okyanusu”, “Yaşam Rehberi”, “Zen Yolu”, “Budizmin Gizli Öğretisi”, “Tibet’in Ölüm ve Yaşam Kitabı”, “Şifa Sanatları”, “Kalbinin Kapılarını Aç”, "Ruhun Yasaları”, “Tanrı ile Sohbet”, “Üç Dakikalık Meditasyon”, “Sessizliği Dinlemek”, “Işık Elçileri”, “Kahuna Şifacılığı”, “Hipnoz ve Meditasyon”, “Mutluluk Sanatı”, “Sadhana Yaşamın Kavranışı”, "Kelebeğin Rüyası", "Ustalık", "Kedi Metodu", "Altın Çiçeğin Sırrı", "Sambala", "Bilgeliğe Yolculuk", "Işık Elçileri" gibi bir çok kitabı örnek olarak vermek mümkündür.

 

İnsan isterse her şeyi yapabilir mi?

İnsanı, Yaratıcıdan koparan, onun maddeten aciz, fakir ve zayıf olduğu gerçeğini yok sayan bu inançlar ve düşünceler, insana hak etmediği ve kaldıramayacağı bir yükü yüklemektedir. İnsanın her şeyi yapabileceğini anlatmaya çalışan fikirler, insanı mutlu kılmak yerine, ona daha çok görevler vererek hiçbir zaman tatmin olmayan arzu ve ihtiraslarını harekete geçirmektedir. Farklı konu başlıklarında da olsa, sunduğum eğitimlerde katılımcılara fırsat buldukça gerçek başarının insanın kendini mutlu hissetmesi olduğunu söyledim ve bunu anlatmaya çalıştım. Özetle onlara, “başarılı olmak, mutlu olmaktır” dedim.

Kişisel gelişime yönelik birçok kitap, okuyucusuna amacına uygun mesaj verme içeriğinden uzaktır. Söz konusu bu kitaplar, kişilere matematiksel bir formül gibi söylenenleri yaptıkları takdirde istediklerini elde edeceklerini ve hedeflerine ulaşabilecekleri mesajı vermektedir. Oysa hayat böyle değildir. Kişinin istekleri dışında onu sınırlayan engeller olduğunu bilmesi gerekir. İnsanın iradesini sınırlayan “Büyük İrade”nin de olduğunu göz ardı ettiğimizde, isteklerimiz, bazı zamanlar bizim istediğimiz şekilde sonuçlanmaz.

 

Sadece insanın kendi iradesini önemseyen “kişisel gelişim” bize özetle hep şunu demeye çalışır: “Herkes kendisi için gereken kaynağa sahiptir”, “Yaptığınız şey, gerçekten istediğiniz şeydir.”, “Aklınız sınırsız bir güç kaynağıdır", "Başaramayacağınız hiçbir şey yoktur", "Siz her şeyi başarabilirsiniz", "İçinizde sınırsız bir güç vardır.” “Bu kitabı okuduğunuzda, istediğiniz her şeyi elde etmeyi, yapmayı, ya da istediğiniz her şey olmayı da öğrenmiş olacak; asıl kimliğinizi bulacak ve hayatta sizi bekleyen gerçek ihtişamın ne olduğunu göreceksiniz.” “Sizce dünya nüfusunun sadece %1’lik bir kısmını oluşturan bir kesimin tüm maddi gelirin %96”sına sahip olması bir tesadüf mü? Siz de bu kitapta anlatılanları yaparsanız %1’lik dilime gireceksiniz.” “Olağanüstü bir servete sahip olmak ister misiniz? Muhteşem bir malikanede yaşamak ister misiniz?” “Ömrünüz boyunca hiç sıkıntıya düşmeden bolluk, bereket içinde yaşamak ister misiniz?” “Ruh eşinizi bulmak ya da huzurlu, mutlu bir evlilik yaşamak ister misiniz?”

Bu alanda yazılmış olan Kişisel Gelişim, Motivasyon, Ruhsal Gelişim, NLP gibi kitapların yerli ve yabancı versiyonlarında, yazar, önceden nasıl başarısız ve yeteneksiz olduğunu, zaman içinde bu kitaplar ve eğitimler sayesinde mutluluğu nasıl yakaladığını anlatırken, seminerlerine katılan dinleyicilerin de görüşlerini aktararak inandırıcılığını artırmaya çalışır. Bu tür eserlerde "Kentucky Fried Chicken Efsanesi" ve “İsçi Sanders'in Hikayesi”, “Abraham Lincoln'un Hayat Hikayesi” gibi hikayeler bir metafor olarak okuyucuya anlatılır. Bazı Kişisel Gelişim kitaplarında uzmanlar kendine göre sayısal ve simgesel kuramlar oluşturmuş ve bir matematiksel formül haline getirmiştir. 7A kuralı, 5 D kuralı, 3 İlke kuramı, Sekiz yetenek kuralı, Ustalığın 5 Anahtarı vb. gibi.

 

Kişisel gelişim ve “sağlıklı yaşam” uygulamaları

Kişisel gelişim kitapları konu olarak, toplantı yapma sanatından, sağlıklı yasamaya; beslenmeden, ders çalışmaya, mutlu olmadan, zamanı kullanmaya kadar birçok konuyu kapsamaktadır. Birçok kişisel gelişim kitabında inancın gücüne dair referanslar da yer almakta ve bu kitapların bazılarında "duanın gücü" veya "inancın sağlığa yararları" gibi bölümler vardır. Kişisel gelişim çalışmalarına son 20 yıl içinde yeni bir alan daha eklendi: Sağlıklı yaşam. Sağlıklı yaşama yönelik birçok kurslar düzenleniyor ve yayınlar yapılıyor. Herkesin ilgisini çeken bu çalışmalara bir diğer adıyla “Welness” de deniyor. İyi bir yaşam ya da sağlıklı yaşam olarak da adlandırılabilen wellness; bireyin hayatındaki stresi yönetebilmesi, iyi bir destek sistemine sahip olması, duygularıyla nasıl başa çıkabileceğini bilmesi ve hayatında denge kurabilmesi olarak tanımlanıyor.

 

Wellness, “well-being” ve “fitness” kelimelerinin birleştirilmesinden oluşturulmuş iyi görünme, beden, ruh ve zihin sağlıklarını dengede tutmaya özgü bir hayat anlayışı olarak açıklanmaktadır. Farklı ülkelerde sağlık, gevşeme, “haz alarak yaşama”, pozitif bakış ve yeni davranışların öğrenildiği bir hayat konsepti olarak birçok çalışma yapılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre, “wellness, sadece hasta olmamak değil; fiziksel, zihinsel ve sosyal bakımdan da iyi olma durumudur.”

 

Bu geniş yelpazedeki wellness kavramı farklı boyutlarda karşımıza çıkmaktadır. İş hayatındaki mesleki seçim, gelişim ve kariyer hedeflerinde belirleyici etken olarak, topluma katılım ve birey olma yolunda teşvik edici faktörleri artıran çalışmalar bu kapsamda değerlendiriliyor. Bu çalışmalar iletişim becerisini geliştirmeye destek veren sosyal boyut ve bu tür gelişimlerle birlikte bireyin kendi varlığının anlam ve amacını kavrama yolunda ruhsal gelişimleri ihtiva ediyor. Sağlıklı yaşamın zihinsel sağlığı da içerdiği söylenerek özellikle kişilerin sağlıklı birey olma yolunda problem çözme, öğrenme ve aktarma gibi kazanımları olabileceği vurgulanıyor. Bu faaliyetler, “kişilerin entelektüel gelişimlerine katkı sağladığı gibi; heyecan, stresle başa çıkma, kaygı ve duyguları yönetmedeki gelişim ile ilgili duygusal boyutta da kazanımlar sağlar” deniliyor.

Kendini bilen kişisel gelişimini gerçekleştirir

Gittikçe yaygınlaşan kişisel gelişim rüzgârı, kısmen de olsa sağlıklı ve dengeli bir kişi olmak için “kişisel farkındalık” veya “kendini tanıma” alanında yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, bizim “kendini bilen, Rabbini bilir” anlayışıyla örtüşür gibi görünmektedir. Bununla birlikte “kişisel gelişim” daha çok hayatın merkezine kendisine alır ve kişinin kendi önceliklerinin daha önemli olduğu tezi üzerine kuruludur.

Bizim kültürümüzdeki “kendini bilme” anlayışı ise sadece kendimizi bilmekle sınırlı değildir. Bu anlayış aynı zamanda “diğerlerini” veya “ötekilerini”, hatta diğer canlıları da dikkate almayı gerekli kılar. “Kişisel gelişim” açısından, “kişisel farkındalık” kavramı sadece sağlıklı ilişkiler kurabilme, iş hayatında başarılı olabilme amacıyla önem taşır. Oysa bizim geleneğimizde, “kendini tanıma”, insanın hayatta gerçeğe ulaşabilmesi ve insanın Yaratıcıyı tanıyabilmesi sürecinin bir aşamasıdır. Hedefi de dünyada prestij ve üstünlük kazanmak değil, iki dünyada mutlu olmanın yollarını bulmaktır.

“Kişisel gelişim”; bir yandan başarılı, kendisiyle barışık bir insan olmayı vaat ederken, diğer yandan bunun da bir bedeli olduğunu ve bu bedeli ödemek için hayatın eksenine kendimizi almamız gereği üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu kişisel gelişim dünyasında “mutluluk” ve “başarı” satılmakla kalmaz aynı zamanda satın da alınır. Kendini tanıma ve geliştirme çabamızı, insanlara karşı güler yüzlü olma gayretimizi ve insanlar arası ilişkilerdeki hassasiyetimizi kullanan kişisel gelişim sektörü, bizi de derinden etkiler. Her şeyin bir ücreti vardır. Hayatı bu ilkeye göre değerlendiren bir düşüncenin; hayata, mutluluğa, başarıya dair söyleyecekleri bizi acaba ne ölçüde mutlu kılabilir?

Oysa insan bu dünyaya “ilim ve dua vasıtasıyla kemale ermek” için gelmiştir. İnsan kendisini bilirse Yaratıcısını da bilecektir. İnsanın kendisini bilmesi için aklını kullanması gerekecektir. İnsanın yeteneklerini geliştirme araçlarının ne olduğu pratikte hayatı nasıl yaşadığına ve algıladığına bağlıdır. Hepimiz biliriz ki, bir barajda su kapaklarından suyun akıtılması ile elektrik enerjisi üretilebilir. Su, baraj dolgu alanında durgun dururken hiçbir işe yaramaz.

İşte bu bakışla insana potansiyel olarak “istidat enerjisi” Yaratıcı tarafından konulmuştur. Bu enerji; akıl, irade, düşünce, duygu, niyet, karar, ısrar ve disiplinle “kuvveden fiile” çıkabilir. Anatomik açıdan bedenin kaslarının gelişmesi, faaliyet, hareket ve egzersizlerin yoğunluğu ile artar. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi zihin, beyin, muhakeme, mantık, analiz, sentez, problem çözme, yenilik, icat ve keşif yeteneği de zihinsel faaliyetlerin yoğunluğu ile gelişir.

İnsanın ne ile uğraşacağı konusunda inançlar, değerler ve hayata bakış açısı etkili olur. Yani hedefin seçimi inandığımız değerlerle belirlenir. Doğru hedef belirleyebilmek için doğru inanç sistemine sahip olmak şarttır. Sağlam bir değere sahip olmayan kişi nereye gideceğini bilmeyen yelkenli gemi gibidir. Nereye gideceği belli olmayan yelkenli gemi için rüzgârın hangi yönden esmesinin anlamı yoktur. Bize anlam katacak şey, rüzgârı kullanarak yelkenlerimizi açma becerisini ortaya koyabilmektir.

Bunun için de eğer büyümek ve gelişmek istiyorsanız öncelikle kendinizi, kendi iç kaynaklarınızı, kabiliyetlerinizi ve sınırlarınızı bilmeniz gerekir. İnsanın yaratılış maksadını unutmadan yeni şeyler öğrenmeyi, yeni deneyimlerle hayatına değer katmayı başarabilmesi gerekir. Bu bilinç şüphesiz ruhumuzun ve bedenimizin kâinatın Yaratıcısıyla buluşmasını sağlar. Böylece insan, kendi sınırlı gücüne değil, bir “sınırsız güce” dayanarak bu sınırlı alemden ebedi olan başka bir aleme geçmeyi başarabilir.

Neye inandığını bilen bir insan, inandığı değerlere göre hareketini planlar ve kabiliyetlerini hedeflerine göre geliştirmeye çalışır. Hangi alanda bilgi ve becerisini geliştireceğini bilir. Kendisi için gerekli olan bilgiye nasıl erişeceğini, hangi kabiliyetini geliştirmesi gerektiğini anlamaya çalışır. Bu açıdan iletişim becerileri, liderlik, motivasyon, yönetim bilgisi, okuma becerilerinin geliştirilmesi gibi hayatın gereklerini öğrenmek lüks değil, bir ihtiyaçtır.