18. yüzyılın ortalarından itibaren çağdaşlarıyla birlikte Osmanlı topraklarında siyasi ve ticari imtiyazlara kavuşmak için çaba gösteren Prusya Krallığı, Osmanlı Devleti sınırlarında bulunan vatandaşlarının en başta can ve mal güvenliği ile birlikte siyasi çıkarlarını da korumayı temel prensip edinmişti. Bu amaçla görevlendirilen konsoloslar, merkez ve taşradaki muhitlerde, liman ve iskelelerdeki Osmanlı memurlarının keyfi uygulamalarına karşı görevlerini yürütmüşlerdi. Bu yüzyılda kayda değer adımlarla başlayan Osmanlı-Prusya münasebetleri 1761 tarihli ticaret antlaşması ve 1790 tarihli ittifak antlaşmasıyla resmi boyut kazandı. Bu bağlamda 1761 yılında, Prusya Elçisi Kont Carl E. Rexin ile Osmanlı Sadrazamı Koca Ragıp Paşa arasında İstanbul’da ilk Dostluk ve Ticaret Antlaşması imzalandı.
1761 tarihli Dostluk ve Ticaret Antlaşması uzun bir aradan sonra, Sultan Abdülmecid döneminde 22 Ekim 1840 tarihinde güncellendi. 20 Mart 1862 ve 27 Eylül 1862 tarihli antlaşmalar ile de Osmanlı-Prusya ticari münasebetleri gelişerek devam etti. Tüm bu antlaşmalardan daha kapsamlı olarak parafe edilen 27 Eylül 1890 Ticaret Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman ticari etkinliğini mutlak hale getirmiş ve Almanya’yı diğer devletlerden bir adım öne taşımıştı. Siyasi ve mali açıdan 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı Devleti bir taraftan Avrupalı devletlerin topraklarını parçalama çabalarına karşı göğüs gererken, Prusya Devleti de Avrupa’da, Fransa ve Avusturya gibi komşularının cenderesinden kaçış çabalarını hızlandırmıştı. Bu durum 1862’de Prusya’nın ilk başbakanı Bismark’ın çabalarıyla Alman birliğini sağlama başarısına ulaşması ile neticelendi. İki devletin birçok açıdan ortak bir kadere sahip olduklarını söylemek abartılı olmaz.
Bu çalışmada, Sultan II. Mahmut döneminin başladığı 4 Cemâziyelâhir 1223 (28 Temmuz 1808) tarihinden, 18 Ocak 1871 tarihinde I. Wilhelm'in, Alman İmparatorluk tacını törenle giyerek Alman Ulusal Birliği’ni resmen kurmasına kadar geçen zaman dilimindeki Osmanlı Prusya münasebetlerinin siyasi ve askeri seyri işlenmiştir. Ayrıca Avrupa ve Osmanlı tarihini yakından ilgilendiren 18. ve 19. yüzyıllarda siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik devrimlere de değinilmiştir.