"Yansılar'dan söz etmiyorum Regina'ya. Söz etmeye gerek duymuyorum. Ama Regina biliyor. Bu akşam da Yansılar'a gömülü otururken: "Cengiz, sen ölünce senin ruhun hemen Kızıltaş'a dönecek", diyor Regina. Başımı Yansılar'dan kaldırmaksızın, "Bedenimin dönmesini yeğlerdim", diyorum. "Bilinmez, bedenin de döner belki Kızıltaş'a günün birinde", diyor Regina. Ve içim ısınıyor. Hoş bir sıcaklık kaplıyor bedenimi. Bir ara kendi mezarımı Kızıltaş'ta görür gibi oluyorum. Oysa biliyorum, Kızıltaş'ta mezarlık yok. Benim bildiğim Kızıltaş'ın Aşağı ve Yukarı mezarlıkları yerle bir edildi; mezar taşları, türbeler kırılıp yol ve yapı inşalarında kullanıldı; iz kalmadı Kızıltaş mezarlıklarından. Ama ölü bedenimin mezarlıklara gömülmesi şart değil; beni Memişin Bayırı'na gömebilirler; Gelinkaya'nın dibine gömebilirler; Soğuksu bayırlarına, Ayı Dağı'yla Yayla arasından esen şiddetli rüzgârlara açık Tübya kırlarına gömebilirler beni. Nereye gömülürsem gömüleyim, farketmez. Yeter ki ölü bedenim Kızıltaş'a gömülsün."
[Ötüken Neşriyat]