İnsanoğlu; var oluşundan bu yana sürekli olarak bir arayış içerisinde olmuştur. Doğayı, evreni keşfetme yolculuğunda birçok araç geliştirmiş, yeni ve farklı gereçleri kullanmayı öğrenmiştir. Son iki yüz yılda ise bilim ve teknoloji adına insanlığın rahatı ve konforu adına birçok icatlar meydana getirmiş ve kullanıma amade olarak sunmuştur. Modernlik adına, gelişmişlik adına yeni yerleşim yerleri, dev binalar, muazzam üretim ve enerji tesisleri, hayalleri neredeyse aşan teknolojik ürünler, evrenin sırlarını keşfedecek büyük araştırma merkezleri ile gelişmişliğin zirvesinde seyahatine devam etmektedir.
Peki, gerçekten bunca bilimsel ve teknolojik gelişmeler, endüstri devrimleri, modern ve yüksek binalı şehirler, gerçekten ve gerçekten insanlığa mutluluk getirmiş midir? Diğer bir ifadeyle bu “gelişmişlik” dediğimiz şeyin bedeli nedir?
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yararları da vardır ancak; Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının hala bir yararı bulunamamıştır. Hâlihazırda dünyada 27 bin nükleer silahın var olduğu ve bunlardan 4 bininin her an harekete geçebilecek şekilde hazır olduğu söylenmekte… Çernobil kazası, radyasyon yayan cep telefonları, teknolojinin büyük icatlarından biri olan sigara nedeniyle teknoloji, kurbanlarını tedavi etmekle zaten yükümlüdür. Bir yandan kanseri tetikleyen suni katkılı besinlerin tüketilmesi teşvik edilmekte, bir yandan, yine kanseri tetikleyecek şekilde doğa suni ve zararlı artıklarla kirletilmektedir. Bunun sonucu olarak kanser vakaları artmaktadır; buna karşılık kanser tedavisi dediğimiz tedavi yöntemleri büyük ilaç firmalarının ticari rekabetleriyle hemhal olmuş vaziyettedir. Koruyucu hekimlik neredeyse bir kenara atılmış; ilaç, hastane ve tedavi sektörleri birer ticari rant hırsı içerisinde para kazanmaya yönelik bir faaliyet haline gelmiştir. Uygulanan kemoterapi gibi bir çok tedavi yöntemleri hastalığın kendisinden daha da kötü bir hale gelmiştir.