Bir şiir kitabına önsöz yazmak... Bir “şair” dostum şu minval üzre bir şeyler yazıp paylaşmıştı sosyal medyada. -Biliyorsunuz, artık bir masada toplanmış, sohbet eden şairlerin fotoğrafını çekmek çok güç, piyango vurması gibi bir şey hatta, çünkü şairleri(!) artık ödül törenlerinde toplu fotoğraflarda bir arada görebiliyoruz. Neyse bu parantez çok uzadı. Benim de sorunum bu ya zaten!- Şiirin kuramı hep olacak, ama kimse okumayacak, gibi bir şeydi aşağı yukarı. Şiirin kuramının hep var olduğu doğrudur. Şiirin de daim olduğu tartışmasız, ancak kuramın okunmadığı demlerden, şiirin okunmadığı zamanlara çoktan geçtiğimiz aşikâr bana kalırsa.
Bütün bunları da bir tartışma alevlendirmek niyetiyle karalamıyorum, yanlış anlaşımasın. Gerçi tartışma alevlendirmek de güçleşti bugün artık, herkes “akademik” görüşlerini yazıp çizip, herkes okusun, ama hiç kimse cevap verip de “bulaşmasın” istiyor tabiri caizse. Eh peki madem, bulaşmayız. Okur ve susarız. Ses etmez, laf atmayız. Herkes bildiğini okur ve okur bulamayan şiirimiz yükselişlere geçer, tıpkı öykücülüğümüzün yükselişi gibi...
Ne dertliymişim! İşte bu ahval ve şerait altında bile birinci vazifemiz şiirdir, düsturuyla hâlâ ve inatla şiir kitabı yayınlıyoruz. Gencecik şairler, taptaze şiirler. Umut.
Şiir, üzerine çalışıldıkça ister istemez “mekanikleşir” ve tesadüfü yitirir. İşte Canboray’da bulacağınız samimiyet acemilikten ziyade şiiri şiir yapan o ses dizimleri tesadüfü silsilesinin sıcaklığını kavramış olması olacak. Ne güzel olacak. Olsun. Daim olsun. Şiir için olsun.
- Janset Karavin -