“İnsan sıfatının ölçütlerini kendi içimde belirliyorum, bunları genele salık verebilecek kadar akıllı değilim. Ancak insan sıfatını kazanamamanın koşullarından bahsedebilirim. Bir acemi olarak, budur benim görevim.
Bizim düşüncelerimiz, bu kurgunun içerisinde hiçbir güç tarafından kısıtlanamaz ve onlara ifade hakkı bahşedilemez. Bunların yapılabilmesi için, oyunu onların kurallarına göre oynamamız gerekirdi. Bizi anlayabilmelerinin olanaksız olduğunu biliyoruz. Bu tablonun her santimi bizim karşı-mızda, illa bir taraf olarak, bir tarafa saldırmamızı istiyorlarsa; söylüyorum, saldırımız bütün tablo-yadır ve her birimiz tek başına bir tarafız.
Geçerliliği olmayan bozuk paralara benziyor in-sanlar, hep birlikte büyük biraderlerin balyalarını çoğaltmaya yarıyorlar ancak. Değerleri hiçbir şeye karşılık gelmiyor, hep birlikte değersizliği yaratı-yorlar; mide bulandırıcı değersizliği, bu şıngırdayan iki ayaklı bozuk paralar!
Tek tipleşmenin durduralamayan bulaşıcılığı bu. Farksızlaşmanın, farklılaşma kisvesi altında pazar-lanması ve var olmanın içsel olmaktan çıkıp; dışa, görüntüye saplanıp kalması. Hakikatlerin ve anlamların parçalara ayrılışı, sıfatların başka ve karşıt sıfatlara eklemlenmesi, anlamsızın anlam kazanması; bilinçaltında kaotik sarmallar ve bunların davranışsal yansımaları. Kanserli hücrenin kontrolsüz sıçramalarıyla oluşmuş bir enkaz tablosu. Bu tabloyu aşamıyoruz ve durmadan birikiyoruz, her şey taşıyor ve döküldüğü yer yine burası; üst üste biniyoruz ve bu içler acısı yükselişe ilerleme diyoruz. Vahameti hissediyor musun?
Politikanın ve paranın elinden, insan soyunu yönetme yetisi alınmalıdır, alınmak zorundadır. Yarının insanı sözlerimi daha iyi kavrayacak, çünkü bugünden daha şiddetli biçimde ihtiyacı olacak.
Gelecek büyük deprem öncesinde, küçük bir sarsıntıdır anlattıklarım.”
(Tanıtım Bülteninden)