İslam, selâmet ve sulh nizamıdır. Nizamın tesisi adaletledir. Adalet ise her hususta doğruluğu, düzeni ve dengeyi temin etmeyi gerektirir.
Bunun en müşkül tarafını hissiyat oluşturur.
Özellikle sevgi ve nefret dengesini kurmak kolay değildir. Ancak sevgi bir meyle dayansa da son tahlilde iradeden ayrı düşünülemez. Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Şayet inkârı imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dayanıp güvenilecek dostlar edinmeyin.
İçinizden kimler onları dost edinirse, işte kendilerine kötülük edenler bunlardır.” (Tevbe, 23) ayeti sevgide tercih yapılabileceğini, hatta yapılması gerektiğini gösterir. İnsan, kimin dost, kimin düşman edinileceği hususunda tavrını ortaya koymalı ve kalbine söz geçirebilmeyi başarmalıdır.
Muhabbeti layığına, nefret ve düşmanlığı müstahakkına yöneltebilmek bir kalbî maharettir.
Bu zor işi başarmak için Allah’ın ve Rasûlü’nün emir ve yasaklarına gönül hoşluğu ile teslim olmak, yegâne ölçüyü, şahsi ve indî mülahazaların ötesinde ilahi ölçüler içerisinde aramak gerekir.
Muhabbet bunun kısa yoludur. Seven, sevgisinde samimi ve devamlı olduğu müddetçe –ki bu bir irade işidir- zamanla iradesiz olarak sevdiğinin sevdiklerini sever, sevmediklerine de düşman olur ve böylece ölçüyü bulur. Bu ise, Rabbimizin “Kendim için” diye övdüğü faziletli amellerden birisidir.
Günümüzde kime sevgi ve düşmanlık gösterileceği noktasında bir keşmekeş yaşanıyor.
Hâlbuki sevgi ve düşmanlık mevzusu asla hafife alınamayacak, itikâdî bir meseledir. Allah ve Rasûlü’nün sevdiklerini sevmek, yine Allah ve Rasûlü’nün düşmanı olanlara düşmanlık etmek imanın bir gereğidir. Peygamber Efendimiz, müminin gördüğü ve müdahale edemediği kötülüklere karşı kalben nefret hissi taşımasını (buğz) imanın en zayıf hali olarak nitelendirmiştir. Buradan buğzu olmayanın imanı olmadığı neticesi dahi çıkarılabilir ki bu, Allah için nefretin, sevgi kadar mühim bir iman rüknü olduğunu gösterir.
Elinizdeki sayımız “layığına muhabbet, müstahakkına nefret” başlığı ile sevgi ve nefret ölçüsünü gündeme taşımayı amaçlıyor.
İmam Gazali’ye göre bilgi ve anlayış olmadan sevgi tahakkuk etmez.
İnsan ancak bildiğini sever. Bilmek için ilgi duymak, ilgi duymak için ise yönelmek gerekir. Nereye yönelirsek kapı oradan açılacaktır.
Sevgi ve nefretin doğru adreslere tevcihi, bu mevzuda hissedilecek ihtiyaç ve akabindeki doğru bilgilenme ile mümkün olacaktır.
Üç ayların bereketli ikliminin, sevgi ve düşmanlıkların tekrar masaya yatırılmasına ve bir iman meselesi olan bu mevzuda yanlış bakış, görüş ve duyuşların tashihine vesile olmasını niyaz ediyoruz. Gelecek sayımızda tekrar buluşmak ümidiyle afiyet, huzur ve sağlık içerisinde Allah’a emanet olunuz.