登入選單
返回Google圖書搜尋
İSTER GÜL İSTER AĞLA 2
註釋

Kur’an-ı Kerim o günden yani kıyametten bahsederken “Çocukları birden ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl korursunuz?” buyurur. Bediüzzaman hazretleri belki birkaç bin perde alttan bir görüntü için “Cihan harbini gören ihtiyardır” der.

Derdini dinin yaşanmasına bağlamış insanlar… Aklını insanlığın huzuru için korlar içinde yakan dertliler… Yeryüzü bir nefes alsın diye gece gündüz didinip duran güzel gönüller… Bir bahar olsun, nehirler çağlasın, çocuklar gülsün, anneler bahçelerde reftare yürüsün, hayatı nakış nakış örsün diye ümitlerle sabaha ulaşanlar… Ellerini açıp dua dua yalvarırken kâinatın Sahibi’ne her an hayırlı işlerde mekâna renk verme, zamana ruh verme peşinde koşanlar… İşte onların destanı bu.

Gençleri birdenbire yaşlandıran, çocukları hüzünlere gark, kanatlarını açtırıp göklerde süzdüren bir devrin destanı… Acılar destanı… Yokluklar içinde varlık cilveleri gösteren azimli, kararlı, başına gelenlere sabır kuvveti ile tahammül eden gariplerin destanı… Yollara düşenlerin, zindanları dost eyleyenlerin; kardeşliği, sevgiyi, muhabbeti zemheri soğuklarına aldırış etmeden yüceltenlerin destanı…

Derken kardeşleri onu alıp götürünce ve onu kuyunun dibine bırakma konusunda görüş birliğine varınca diye anlatır Kur’an-ı Kerim Yusuf’un kuyuya gidiş hikayesini. Kardeşleri o ana kadar birlikte yürümüşlerdi onunla. Aynı evi aynı güzellikleri paylaşmışlardı. Belki onlar Yusuf’tan daha çok nimetler içindeydi. Giderlerken bir karar aldılar. Yusuf bunu bilemedi. Duymadı. Rüyası çok açıktı ve olacaklara işaretti. Kardeşler karar verdiler onu kuyuya atacaklardı. Yokluğa mahkûm edeceklerdi. Hayattan tecrit edecekler, bir vandallık örneği sergileyeceklerdi.

Aynı camiye giden aynı Kabe’de tavaf eden ve aynı ezanı okuyan insanlar, kardeşlerini yok etmek için planlar kurdular, komplolar düzenlediler. Dışardan bakınca birileri, beraber yürüdüklerini sanıyorlardı. Onlar da imanı anlatacak birileri olduğu için seviniyorlardı. İman; yaşamak ister, din ister. Ama önce yürek ister. Kuyu onlar için kaçınılmazdı. Gayabet’ül cubb (derin kuyu) gaybubete dönüştü. Ondan gurbetin yollarına düştü. Kervan gelecekti. Gelmedi. Kuyuda su tükendi. Sonrası zindan oldu. Haramiler her yere üşüştü.

Bir akşam vakti koptu kıyamet

Belirtiler vardı öncesinden

Dert bir iken bin oldu

Sabır güneşi bekler kapıda

Ondandır zahir bir sükûnet hali

Rahman mevcelenmeleri birden

Ümitler yağdı rahmet esintilerinden

Yazar M. Tarık Tatlıpınar, son dönem Türkiyesi’nde yaşanan ve kimi zaman acıyla gülümseten kimi zaman dokununca ağlatan kimi zaman da derin derin düşündüren hayat karelerine yer vermiş eserinde. Bu karelerde çocukları bulacaksınız o saf ve dupduru söylemlerinde. Bu karelerde anneleri göreceksiniz o nadide, gül gibi yanan yüreklerinde. İnsaftan, vicdandan, merhametten nasipsiz kalmış katı yüreklerden yükselen hakaretlere şahit olacaksınız. Yalanlarla, iftiralarla iç içe yaşayan bir toplumun bir idarenin nasıl vahşi bir canavara dönüştüğünü kısa kısa ama bir hayatın özeti olan anlatımlar içinde göreceksiniz.

Bu yazıda kitaptan bazı aktarımlarda bulunmayı düşünmedim. Cümleleri buraya çekip ilgi uyandırmaya da heves etmedim. Çünkü başladığınızda kendinizi kitabın sonunda bulacaksınız.

Farklı bir açıdan bakacak olursak bu çalışma tarihi bir eserdir. Belki on yıllık bir dönemin bir siyasi irade elinde nasıl heba edildiğini anlatmak için belki de son çeyrek asrın ehliyetsiz, kimliksiz kişilerce ama İslamî söylemlerle nasıl harap edildiğini anlatmak için. Daha önemlisi bu dönemde bilerek ve isteyerek bir kesimi yok etmek, hayatın sınırları dışına itmek için gösterilen insanlık dışı gayretleri göstermek için.

Dilerim bu kıymetli eserin kitap baskısı da bir önce yapılır ve evlerde, kütüphanelerde, kitapçılarda, sokak kitap dolaplarında, sahaflarda, trenlerde, otobüslerde yerini alır ve herkese ders olur. Alınan derslerle farklı, yeni eserlere vesile olsun diye sayfaları açıldıkça açılır.

Yazar Tatlıpınar’a kaleminin bereketli olması ve bu eserin siz sevgili okurlara çok güzellikler katması temennisi ile.

Emin Osman Uygur

***

Değerli okuyucular,

İster Gül İster Ağla kitabının birinci cildine gösterdiğiniz teveccühten dolayı şimdi de kitabımın ikinci cildiyle sizlerin huzurundayım.

Hukuk, mantık ve değerler olmadan yapılan her uygulama beraberinde absürtlük ve trajikomik neticeler ortaya çıkarır. Bu durumun devam etmesi halinde bu tür örneklerin hiçbir zaman sona ermeyeceği aşikar.

Yaşananların asla unutulmaması ve bilhassa unutturulmaması için bu yazılanların önemli olduğunu düşünüyorum. Zira sözler geçicidir, yazılar ise kalıcı. Bu düşünceyle not almaya devam ettim. E-kitap olarak yayınlanan ilk cildimiz, 569 gün içinde 32 ülkeden 1483 kez indirildi. İndirilenlere göre en çok okuyucumuzun Türkiye’den olması ise hadiselere şahitlik eden ve kayda geçmesini isteyen binlerce özneye ulaşabildiğimizin bir göstergesi olduğundan ayrıca sevindirici. Her ne kadar olan biteni tüm açıklığıyla tarihe not düşmeye meftun olsam da keşke bunca akla ziyan olay gerçekleşmeseydi ve yazma gereği duymamış olsaydık. Ancak ne yazık ki yazılacak absürt olaylar henüz bitmediği ve hepsinin kaydedilmesi gerektiğini düşündüğüm için yazmaya ve değerlendirmeler yapmaya devam edeceğim.

Şu an elinizde bulunan ikinci cilt, yine benzeri örneklerle karşınızda. Çok kısa bir süre sonra üçüncü cildi de sizinle paylaşmayı umuyorum.

Yakın bir gelecekte, sadece tebessüm ederek okuyacağınız eserler kaleme almayı umuyor, güzel okumalar diliyorum.

M. Tarık Tatlıpınar