Birinci yıl dönümünü yaşadığımız 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan bu yana İsrail’in Filistin soykırımı, şiddetini kaybetmeden devam ediyor. Tüm dünyanın kınama ve “acil kararlar” alma dışında müdahil olmadığı ya da olamadığı bu katliam, Ortadoğu için de dünya için de savaş sirenlerini çaldırmaya çoktan başladı. Lübnan’a da sıçrayan çatışma halinin, gelecek öngörüsünü daha da kısıtlı duruma getirdiği ortamda, ABD’nin başkanlık seçimi başlığı, işleri hesaplanamaz noktaya taşıyor. Kaotik gündemle birlikte Avrupa’nın tüm ülkelerinde başlayan aşırı sağ sancının, birliğin başat ülkesi Almanya’yı vurmasının sonuçlarını, dış politikanın denklemlerini ve Türkiye gündeminin başlıklarını derlediğimiz dolu bir sayıyla yine karşınızdayız.
Yücel Acer, uluslararası kamuoyunun gittikçe güçlenen sesine rağmen yine de saldırılarını sürdüren İsrail’e karşı BM Genel Kurulu’nda soykırım karşıtı kararı ve devletlerin duruşunu yazdı. 7 Ekim’in yıl dönümünde İsrail’in toplumsal ve siyasal kutuplaşmalarını ele alan Tuğçe Ersoy Ceylan, ülkede giderek değişen dengelerin, eskinin geri gelmesini engelleyen sebeplerini aktarırken, Yousef M. Aljamal bir yıldır artan şiddetle süren kabusun, ailesine ve halkına etkilerini kaleme aldı.
Üst düzey komutanları ve liderleri Nasrallah’ın vurulması sonrasında Hizbullah’ın İsrail ile savaşının muhtemel sonuçlarını değerlendiren Mustafa Yetim, iç ve dış güçler etkisiyle olasılıkların ve dinamiklerin boyutları hakkında bizleri bilgilendirdi. Savaşların iletişim çağında aldığı boyutu vurgulayan Mehmet Ayfer Kancı, İsrail’in çağrı cihazlarıyla yaptığı saldırı ve bundan sonra yapabilecekleri hakkında bizlere bir çerçeve sundu.
Mehmet Rakipoğlu, ülkesinde İsrail protestolarına bile izin vermeyen Hindistan’ın bu ülke ile ideolojik, stratejik ve taktik birlikteliğini masaya yatırırken; Hüsna Taş Yetim ticari, askeri ve teknoloji yarışındaki ABD ve Çin’in söylemsel rekabetindeki Gazze savaşı etkisini irdeledi. Yaklaşan ABD seçimlerini aktaran Hakan Çopur, anketleri ve kafa kafaya giden salıncak eyaletleri kaleme alırken, dış politikanın bu seçim yarışında ancak dördüncü başlık olabildiğini vurguladı.
Samir Seifan, Ortadoğu’daki gergin ve fırtınalı havanın etkisinden olabildiğince uzak durmaya çalışan Beşar Esad’ın gelecek için planlı plansızlığının röntgenini çekerken, Kutluhan Görücü de Türkiye’nin eğer yeniden kurulursa Suriye ile ilişkilerinin, bölgedeki dondurulmuş çatışma dönemi içerisinde nasıl şekil alacağına dair yolları gösterdi. Batı emperyalizmi ve feodal adaletsizliğe karşı çıkma vaadiyle ortaya çıkıp farklı yönlere savrulan iki farklı siyaset tarihini anlatan Esma Saeb Afandi, Irak ve Suriye Baas modellerini detaylarıyla incelerken, günümüzdeki izdüşümlerinin üzerinde de durdu.
Türk savunma sanayiinin bu yılını değerlendiren Ahmet Alemdar, sektördeki son gelişmeleri ve Türk Silahlı Kuvvetle’ne teslim edilen yeni ürünleri yazdı. Etiyopya-Somali arasında arabuluculuk görevini üstlenen Türkiye’nin görüşmeleri getirdiği son duruma ve son görüşmenin gerçekleştirildiği New York’taki Türkevi’nin ilişkilerdeki anlamına Tunç Demirtaş değindi. Çin’in kazan-kazan görünümlü politikalarıyla Afrika ile ilişkilerindeki uzun vadeli etkilerine ve stratejik çıkarlarına Diren Doğan yoğunlaştı. Büyük oranda Çin hakimiyetinde olan nadir toprak elementlerindeki güç mücadelesine ve Türkiye’nin bu konudaki stratejik hamlelerine Gloria Shkurti Özdemir kapsamlı bir çerçeve sunarken, yeni yüzyılın soğuk savaşı olan yapay zekâda, gelişmeleri ve ABD-Çin rekabetindeki son durumu Fatih Sinan Esen ortaya koydu.
Bu sayımızda Avrupa’nın lokomotifi Almanya’yı vuran aşırı sağı, çok boyutlu bir bakış açısıyla gündemimize aldık. AfD’nin Türkiye karşıtı politikalarını ele aldığı serinin ilk yazısında Kemal İnat, AB üyeliği ve PKK konuları üzerinden AfD yaklaşımını analiz etti. Zafer Meşe, Almanya siyasetinde sağ partilerin yükselişinin, geleneksel merkez partilerin erozyonunu nasıl hazırladığını detaylandırırken; M. Erkut Ayvaz, yaklaşan Almanya Federal Meclis seçimleri öncesinde aşırı sağ ve popülist siyasetin nasıl normalleştiğine, Muhterem Dilbirliği de tıkanan Almanya siyasetinin nereye doğru koştuğuna cevap aradı. Soner Tauscher, kendi yaptığı puttan helvaya tapıp, acıkınca onu yiyen putperestler gibi, kendi ürettiği insan haklarını yine zora düştüğünü düşünerek kendi oluşturduğu kriterlerle yiyen Avrupa’nın mülteci sınavının fotoğrafını çekti.
Cem Duran Uzun, yeni yasama döneminin başlaması sonrasında reform ve yeni anayasa gündemine dair beklentilerin ve başlıkların üzerinde durdu. Masum bir çocuğun ölümü üzerinden, haberciliğin ve gazeteciliğin etik kurallarının hiçe sayılmasını ve tüm değerlerin harcanarak sosyal medyanın bir çöplüğe dönüştürülmesini Zakir Avşar ortaya koydu. Baki Laleoğlu, Türkiye’deki İslamofobi’ye, yaşanan sosyopolitik dönüşüm ve sosyokültürel kutuplaşmayı en iyi şekilde açıklayan Kulturkampf kavramı üzerinden dikkat çekti.
Cenk Beyaz, değişen yansımalarıyla önemini gelecekte çok daha fazla hissedeceğimiz Türkiye’nin azalan nüfus sorununun nabzını, bugünün penceresinden bakarak tuttu. Dünya nüfusunun yüzde 10’unun, dünya gelirinin yüzde 76'sına hükmetmesinin getireceği sonuçlara Kerem Alkin odaklandı. Yeni orta vadeli program sonrasında Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri Bilal Bağış değerlendirdi. Kitaplık bölümünde Türkiye’nin 100. yılında Türk dış politikasını ele alan ve Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın da makalesinin yer aldığı SETA yayınlarından çıkan Türkiye’s Foreign Policy kitabını Mehmet Babacan değerlendirdi.
Gelecek sayıda görüşmek üzere.