登入選單
返回Google圖書搜尋
KAPILAR AÇAN
其他書名
'Onlar' Üzerine Bir Araştırı
出版İDK, 2017-11-17
主題Religion / Mysticism
ISBN60567446049786056744600
URLhttp://books.google.com.hk/books?id=PTeBDwAAQBAJ&hl=&source=gbs_api
EBookSAMPLE
註釋

Bir Kitap:

KAPILAR AÇAN

Bir kadın; HELENA PETROVNA BLAVATSKY.

İkisi arasındaki bağı anlatmadan önce bendeniz:

Kitabı ‘Kaleme Alan’ kişiyim.

‘Kaleme Alan’ söylemim ‘Yazar’ tanımının ötesinde bir anlam taşımakta.

Çünkü her ne kadar yazarı olarak resmiyette üstünde benim adım yazsada ismi, KAPILAR AÇAN'dan başlayarak, ne içeriği ne de satır aralarındaki içrek bilgileriyle, içerik BENİM kurgum DEĞİL.

Açıkçası, genelin algısına aykırı olarak görünenin ötesine ‘Kapılar Açan’ ödeviyle bu kitap, YAZDIRILANLARDAN.

Belirtmeliyim.

Sizden sözlerime ya da yazdıklarıma inanmanızı istemiyorum.

Ben o zaman da şimdi de kanışlarla hareket edenlerden biri değildim.

Kaleme almakla anlatmaya çalıştığım; bunu KAPILAR AÇAN’a yahut yazımına ilahî bir mana yüklemekten azade olarak söylüyorum, ‘BİR SİLÜET’ tarafından fısıldanan sessiz sözleri kelimelere büründürmek, o kelimeleri de tümcelere dönüştürmek ve o tümceleri de ait oldukları yerlere yerleştirmekten ibaret.

Biliyorum bunu okuyunca; ‘Haa, peki o zaman;’ yahutta:

‘Tamam kardeşim, anladık mevzuyu biz,’ diyenleri geçiniz; şu anlattıklarım insanın kendisiyle bile kolayca yüzleşebileceği şeyler değiller.

Açıkçası yerinizde olsaydım bu düzeyde öyküsü olan birisine en hafif tabiriyle bir an bile düşünmeden ‘ÇATLAK’ derdim.

Bunu biliyor ama yine de sizden peşin hüküm vermemenizi istiyorum.

Şu satırları zamanında büyük konuşan biri olarak yazıyorum.

Ben de eskiden yaşamın görünür kısmının ötesinde kalan her şeye ‘HURAFE’ olarak bakan çok katı bir materyalisttim.

Hâliyle de yaşadıklarımın çok azını bile anlattığımda çevremden aldığım tepkiler de önceki kendimle yüzleşmemden ibaret kaldı.

Sonuçta anlattıklarım için iki olasılık vardı.

İlki, ki kuvvetle muhtemel olanı, ben gerçekle olan bağımı yitirmiştim.

Bu durumda akıl sağlığım için odaklanmalıydım.

Ben de öyle yaptım.

Uzun bir süre kendimi, yalnızca sanrılar olduğunu düşündüğüm o ANLAŞILMAZ HÂL’den çıkarmaya, kurtarmaya çalıştım.

Odaklanmamalı mıyım?

Kalabalıkların hengamesi yahut dingin meşguliyetler?

Anlattıklarım bilinçaltımın ekoları mı?

Açıklayamadığım olayların gerçekte oluyor olması peki?

Görünürün ötesini idrak?

Hiç bilmediğim konular üzerine yazmam?

Bu çabalarımın hiçbiri yazıya döktüklerimin akışına engel olamadı.

Kaleme aldıklarım, yalnızken, kalabalıklarda, uyandırılarak bazan ayıltılarak akmaya devam etti.

Ve ben yazdıklarım üzerine rasyonel temelli mantıklı açıklamalar getirmeye çalışsamda yok saymaya çalıştığım mızrak somuttu.

Ona biçtiğim hiçbir çuvala girmedi.

Acaba ‘öbür olasılık,’ olabilir bir seçenek olarak değerlendirilebilir miydi?

Blavatsky, 'Hükmü Günümüze Bırakılanlar’ı tam da bu nedenle kullanmamızı istedi.

Kendi gerçeklerimizi sorgulayalım diye.

Hemen belirteyim, bu öykünün sonunda inançsız birinin bir mümine dönüştüğü o bildik son, yok.

‘Görünürün ötesini idrak’ üzerine anlattıklarım, inançlarınızın doğrulanması anlamına gelmiyor.

Öyleyse NE?

Örneğin ensenizde hissettiğiniz bir nefesin varlığı kadar somut ve içinizden yükselen bir coşkunun sizi kucaklaması kadar soyut olan, o SİLÜET?

‘Gölgeleri olmayanlar’ olarak tanımladığım?

NE?

Düşündüğünüzü bilerek tekrarlıyorum:

Doğaüstü olan hiçbir şeye inanmıyorum.

Ötesi, tüm kanışların mayası olmasından ötürü, inançları yalanlardan çok daha tehlikeli buluyorum.

Dolayısıyla da gölgesi olmayana, silüete dair verdiğim yanıtın içinde; İNANÇ hiç YOK.

Yalnızca BİLİŞ VAR.

Onunla söylüyorum:

O, bu sürecin en başında ‘o’ olarak karşıma çıktı.

‘O,’ insanın içini delen gözleriyle, kitabın kapağında gördüğünüz KADINDI.

Kim peki?

Ve araştırınca onun 1800'lü yılların sonunda ölmüş Rus bir mistik olduğunu öğrendim.

Hâliyle sizler şimdi ölmüş birinin benimle iletişime geçtiğime inandığımı düşüneceksiniz ki doğrusu şu ana kadar anlattıklarımdan çıkan da bu.

Ama buna yanıtım çok net:

HAYIR!

Açık olarak, ‘Ölmüşlerle İletişim’i yadsıyorum.

Öyleyse yaşadığım neydi?

Ve ben kitabın yazım aşamasında çok uzun bir süre boyunca gerçekliğini hep reddettiğim ’sanrıma,’ bunu SORDUM:

Bana neler oluyor?

OLAN NE-dir?

Ve anında, çok net bir karşılık aldım.

‘O;’ bana, soruma sorulmasından asırlar önce verilmiş bir yanıtı; ‘yaşam dili, aktarılanları anlatmaya yetmediğinde yani öbür tarafa geçildiğinde ‘Can Kuşu’ aracılığıyla aktarılmaya devam edilmeli’ diye yazan satırları GÖSTERDİ.

Hâliyle kafanız karıştı ya da kolayını seçerek benim kafamın fazla karışmış olduğunu düşündünüz.

Her ikisi de doğru aslında.

Konular çok karışık ve Anadolu’da halk anlaşılmaz şeylerden bahsedenlere ‘Karışmış’ der.

Sözün özü, kitap ‘ONLAR’ üzerine bir araştırı ve anlatımı da dar bakışların çok ötesinde derin bir idrak gerektiriyor.

Benden beklenildiği üzere, dilimin döndüğünce BİLGELİK’i ve ‘ONLAR’ tarafından genele açıklanması istenenleri, en başta üç tanıtı, LOGOS’u anlattım. 

ONLAR’a dair içrek biliş derinliğinin, birbirine geçmiş âlemlerin muazzam ahenginin idrak edilebilmesi için Bilgelik buyruğudur:

OKU!

Ki ‘KENDİN BİL’ebil.

‘Eşiklerine Erenler’den misin?’

Ve özünde ne anlattığımı merak edenlere görsel özetleri:

👉🏻 https://www.youtube.com/watch?v=o4ypq709MzI