Lozan Sulh Muâhedenâmesi imzalandığı günden başlayarak her dönemde tartışılarak günümüze kadar gelmiştir. Bu tartışmaların dün ve bugün olduğu gibi yarınlarda da devam edeceği muhakkaktır.
İsmet Paşa’nın Lozan’da konferansın inkıta devrinde gazetecilere yaptığı şu açıklamalar şayan-ı dikkattir:
“Şimdi olaylar hakkında hüküm vermeyi milletlerin vicdanına bırakıyorum. Eğer dünyada tek kimse çıkıp da bana, ‘Daha yapılacak fedakârlıklar vardı…’ ‘Şu kararı almalıydınız!’ diyebilirse onları yapmaya razı olurum. Ben fedakârlığı son haddine vardırdım.
Toprak meselelerinin hepsi halledildi. Bu meselelerde kendi zararımıza ve müttefiklerin lehine kararlar aldık.
Azınlıklar meselesini müttefiklerin dilediği gibi hallettik.
Boğazların serbestliğini kabul ettik.
Adlî kapitülasyonlar meselesinde anlaştık. Kapitülasyon rejiminin haksız olduğunu, kaldırılması lâzım geldiğini herkes teslim etti. Hâlbuki müttefikler, son zamana kadar bu kapitülasyonları şeklen kaldırarak, yerlerine yeni şartlar koymaya çalıştılar. Nihayet bu meselede de her aklı başında insanın yeterli diye düşüneceği bir hâl tarzını kabul ettik.
İktisadî meselelerde adil, meşru olan her şeyi kabul ettik. Biz namuslu borçlularız. Düyûn-ı Umumiye İdaresinin faaliyetinin devamına razı olduk. İktisadî ve malî meselelerden birçoğunu müttefiklerin lehine hallettik. Bu meselelerden birkaçı kalıyor. Bunları kabul etmedim.”
İşte bu açıklamalar ve muâhedenin muhtevası tartışmaların fitilini ateşleyen âmillerden bazıları olmuştur. Hâlen bu tartışmalar sürerken TBMM’nin kabul ettiği ilk baskısı Osmanlıca olan Lozan Sulh Muâhedenâmesinin metin ve çevirisini birlikte ilk defa siz değerli okuyuculara sunuyoruz.
Bununla birlikte tarafsız bir biçimde hazırladığımız bu kitapta kazançlarımızın ve (maddi-manevi) kayıplarımızın neler olduğunu siz değerli okuyucularımızın vicdanına bırakıyoruz.