Mevlana’nın ölümsüz eseri Mesnevi: kendine hayatını adayanlar için, kitaptan da öte bir şey. İnsanın hayatının merkezine konan, onu her yönden saran, bilim ve gönül kanatlarıyla uçuran gerçek bir uçuş pisti… Mevlânâ bu gerçeği çağlar ötesinden şu sözlerle çarpıcı bir şekilde insanlığa müjdeliyor.
“Ben Mesnevi’nin şiirini insanlar üzerlerinde taşısınlar, tekrarlasınlar diye değil, bu kitabı ayaklarının altına koysunlar ve onunla uçsunlar diye söyledim.”
Mevlâna, “aklını başına al da bir olgunluk elde et; et de başkalarının olgunluğu yüzünden gama düşmeyesin!” diyerek, bizleri vakit varken kendimizi tanımamız ve geliştirmemiz için bedensel, zihinsel, duygusal ve ruhsal olgunlaşmaya götüren farkındalık ve gelişim yoluna çağırır.
Mevlânâ, Mesnevi’nin bu yöndeki etkisini ve yol göstericiliğini bizzat vurgulamaktadır: “Hiç kuşkusuz Mesnevi temizlenmiş kişiler için gönüllere şifadır, üzüntüleri giderir .” “Gönülleri temiz insanlardan, gerçeği sevenlerden başkalarının Mesnevi’ye dokunmalarına izin yoktur.” “Ruhların aydınlanmasına, parlamasına sebep olan Mesnevi…” “Ormanda ağaçlar kalem olsa, deniz de mürekkep olsa, yine Mesnevî’ye son yoktur. Dünya var oldukça, insanlar yaşadıkça, Mesnevî’nin şiiri de yaşar durur, okunur, zevk alınır.” “Yetmiş iki millet sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir NEY’iz.” “Bu kitap, masal diyene masaldır; fakat bu kitapta halini gören, bu kitap vasıtasıyla kendini tanıyan, anlayan da er kişidir.”
Yedi asırdır, Mesnevi hiç eskimedi. Bugün bütün dünyada daha da ilgiyle okunuyor. Yeni yeni alanlarda, bilimlerde ilham kaynağı oluyor. Adeta Mevlâna’nın şu sözleri gerçekleşiyor: “Kitabımızdan bir yaprak okusan, Ebediyen hayran kalırsın, Hem de ne hoş hayranlıktır o hayranlık. Bir solukçağız olsun gönül dersine otursan… Üstadları bile dersine diz çöktürür, Onları bile okutursun.”
Mesnevi, yazıldığı Farsça’dan, en fazla çevrildiği ve açıklandığı Türkçe’den çok İngilizce’de satıyor. Niçin? Cevabı ünlü hukukçu ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa veriyor: “Her devrin bir dili vardır, Mesnevi ise her devrin dilidir.”
Mesnevi, insandaki değişmeyen öze hitap ediyor. Hem evrende ki hem de insanda ki hayatiyetin, değişim ve gelişimin enerjisi olan ilahi aşkı harekete geçiriyor. Kabir Helminski Batı’da Mesnevi başta olmak üzere Mevlâna’nın eserlerine olan büyük ilgiye şöyle dikkat çeker: “Amerika’da son yirmi yılda Mevlânâ’nın popüler olması gibi olağanüstü bir olayın açıklanması gerekiyor. Ben bu konuda bir yayıncı ve çevirmen olarak konuya ilginin sürekli olarak arttığını görüyorum. Onun çevrilmiş eserleri diğer şairlerin eserlerinden çok daha fazla satılıyor ve daha önce şiir ve ruhani konularla ilgilenmeyenler bile, onun eserlerini okumaya başladılar. Onun eserleri yalnızca sufilik konusunda çalışan yazarları değil, psikoloji, sağlık, bilim ve yönetim gibi konularda yazanları bile ilgilendiriyor. Nasıl olduysa Mevlânâ Batıda ruhani konularda bilinçaltındaki özlemi de dillendirdi. Mevlânânın eserleri hakkında ilk kitabını alan bir Hristiyan rahibe, “Yıllarca okudum, eğitim gördüm, ama böyle bir kitabı bulup okuyamadığıma şaşıyorum.” Demiştir. Bir şair bana şöyle yazdı. “Yıllardan beri şiir okurum ama henüz Mevlânâ’ya hazır olamamışım. Şimdiye kadar beni bu kadar derinden etkileyen yazılara rastlamadım.”
Mesnevi, sözleri günümüz terminolojisi ile bağdaştırıldığı zaman, onun insana bakış açısının çok yönlü, çok disiplinli ve evrensel olduğu görülür. Bu bağlamda, kişisel gelişim ve iletişim başta olmak üzere, girişimcilik, iyi yönetim, değişim ve zaman yönetimi gibi günümüzde popüler olmuş konulara dair, çağlar öncesinden bizlere çarpıcı öğütler de vermiştir. Anılan alanlarda şaşırtıcı bir derinlik, zenginlik ve öngörüye sahiptir. Özellikle Mesnevî’de mesajlarını hikâyelerle ileten Mevlâna, aynı zamanda büyük bir yaşam deneyimi ile bireysel ve ruhsal gelişimin temel ilkelerine de değinir. Bu açıdan günümüzde büyük rağbet gören gelişim uzmanlarının geliştirdiği tavsiyelerden daha etkililerinin Mesnevi’de olduğu görülür.
Günümüzde, Mesnevi’nin kılavuzluk ettiği farkındalık ve bütüncül gelişim yolculuğu, bugünün dünden daha iyi olması, her gün giderek gelişme ve olgunlaşma sürecidir. Bireyin; beden, zihin ve ruh boyutlarını gerektiği gibi beslemesi demektir.
Sezai Karakoç “Mesnevi’yi okumaya başlamak, onunla hemhal olmak, yıllar yılı onunla yoğrularak, bir değişim sürecine girmek ve onu yaşamaktır” diyerek, Mevlâna’nın düşüncelerinden zihinlere ve gönüllere akan mana hakikatlerinin kişiyi geliştirme, dönüştürme gücüne işaret eder.
Çağımızda, gelişim, değişim ve dönüşüm vadeden sayısız yol ve teknik bulunmaktadır. Ama Mevlana’nın yolu bu alanda en etkili, dengeli, aynı zamanda hem insan doğasına, hem de inanç ve kültür temelimize en uygun olanıdır. “Haktan baş çektin gittin amma bir yol bulabildin mi hiç? Yola gel sersemce kaybolup gitme.” “Bu rebabın sesi neler söylüyor, bilir misin? Arkamdan gel de yolu öğren diyor.”
Mahmut Erol Kılıç’ın çarpıcı benzetmesiyle, “Mevlânâ bir zirvedir. Bu zirvelere çıkabilen bireyler ve toplumlar yükselirler.”
Buyurun, Mevlâna pınarından zihin ve gönül dünyamıza akan mana pınarından içmeye…