Yıpranıyor Tek Tek Kadın ve Erkek
Tam on sene önce, bayramda kıymetli halamıza uğramıştık. Halamız “eski toprak” diye tabir edilen insanlardandı, epey gün görmüşlüğü vardı, hoşsohbetti. Muhabbet esnasında, şu komik cümleleri kurmuştu:
“Sabahları bakıyorum, bütün adamlar ellerinde çöp poşeti ile dışarı çıkıyor. Tin tin yürüyüp çöp atıyorlar. Akşamları ise işten gelip mutfağa giriyorlar, bir şeyler yapıyorlar. Bizim zamanımızda heriflerin bir asaleti vardı, evin nafakasını getirirlerdi, o kadar. Ne çöp atarlardı ne mutfağa girerlerdi. Mum gibi beklerdik adamlarımızı. Şimdiki adamların hepsi çöp adam olmuş ayol.”
Halamın bu sözleri beni epey güldürmüş, “Yahu hala, sizin devir geçti, artık bütün erkekler çöp adam oldu” demiştim, hem kızıp hem de şaşırmıştı rahmetli. “Eski adamlar” kalmamıştı ona göre. Kadın evin her şeyinden sorumluymuş onların döneminde. Adam ise sadece nafaka getirirmiş. Hanımlar kocaları eve gelince bir eksik olur da sinirlenirler diye tir tir titrerlermiş, mum gibi beklerlermiş.
Kızmayın kızmayın, “neler yazıyor ya, dayanamıyorum, çıldıracağım” diyenleri duyar gibiyim. Lakin bir dönemi resmediyorum, olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmayacağım. :)
Doğrusu her dönemin kendi içinde bir algı seviyesi ve olayları değerlendirme şekli var. Halamların nesli için “asalet” olarak görülen birçok şey bugün “rezalet” olarak nitelendirilebiliyor kimileri tarafından. Ya da o zamanlar “yozlaşma” olarak gördükleri bazı şeyler, bugün gelinen noktada “normalleşmenin” ta kendisi olarak değerlendirilebiliyor. Onlar birer nesildiler, geldiler ve geçtiler, tüm mutlulukları ve mutsuzluklarıyla mâzi oldular. Kolay etiketlemeler ve basit tanımlamalardan uzak durup, anlama derdiyle yaşayıp, hiçbir devirde eskimeyecek faziletlerin ve güzelliklerin peşinde olmalıyız, böyle yaparsak huzura erebiliriz ancak.
Evet, kadîm bir mevzudur kadın ve erkeğin hayattaki rolleri, birbirleri arasındaki ilişkileri meselesi. Görünen o ki kıyamete kadar da insanoğlunun gündeminde olacak.
Biz bu sayımızda, bu hassas mevzuyla ilgili yeniden öze inerek bazı temelleri hatırlatmak istedik. Ülkemizde birkaç zamandır cinsiyet üstünlükleri üzerine konuşuluyor. Kâh erkekler geleneğin keskin dağlarına yaslanıp soğuk açıklamalarla karşı cinsi itham ediyor, kâh kadınlar modernliğin tutarsız eteklerine tutunup erkeklerin ne denli kötü, kaba olduklarını dillendiriyor. Biraz da tarihi arka planın doğal uzantısıdır bu; bir aşırılık başka bir uca sürüklüyor bizleri, daima böyle olmuştur.
Konumuz aslında çok derin, sorumuz ise basit: Erkekler ve kadınlar fıtri ve insani olarak nerede durmaları gerektiğini nasıl öğrenecekler? Bir erkeğin annesine, kız kardeşine, eşine, kız çocuklarına ve içinde bulunduğu her türlü ortamda diğer hanımefendilere karşı duruşu, sorumlulukları, sınırları ne olmalıdır? Yine bir kadının babasına, erkek kardeşine, eşine, erkek çocuklarına ve içinde bulunduğu her türlü ortamda diğer erkeklere karşı duruşu, sorumlulukları ve sınırları ne olmalıdır?
Dinimiz üstünlüğü cinsiyet, ırk, makam, soy, mal, statü gibi şeylerde değil “takvada” aramayı emrediyor. Lakin bu hususlar şimdiki nesil ve özellikle gençler tarafından yeterince bilinmediği, onlara düzgünce anlatan birileri olmadığı için büyük sorun teşkil ediyor. İlahi bağlamdan kopuk, insaftan mahrum, fıtrattan uzak tüm dengeleme ve eşitleme çabaları, mutluluk getirmiyor insanlığa. Bir kabalığı başka bir arsızlık takip ediyor, bir açılımı diğer bir yıkılış izliyor, kısır bir döngü içinde huzursuzluk ve mutsuzluk büyüyor.
Hazırladığımız dosya vesilesiyle, nesillerimize cinsiyet kavramı ve cinsiyetler arasındaki sahih ilişkileri, temel kıymetleri, asil değerleri ve nirengi noktalarını hatırlatmayı diledik. Kıymetli katkılar ve yorumlar var dosya kapsamında. İstifadeli olmasını dileriz.
Şimdiden Kurban Bayramınızı tebrik ederiz.
Ağustos ayında görüşmek üzere.
Muhabbetle…
Süleyman Ragıp Yazıcılar