“Tamam öldüm öldüm de, bir sor acaba yaşadım mı ben?”
Sibel K. Türker’in yeni romanı Mecnun Kelebekler, bambaşka bir dünyanın diliyle yazılmış. Ev işlerine giden Filiz, bir markette kasiyerlik yapan kızı Nilay, Filiz’in ayrıldığı kocası tekel büfecisi İsmet ve Filiz’in arada bir oturmaya gittiği falcı Vedia… Ve aynı alt sınıf çevresinden yan karakterler… Sibel K. Türker, şaşırtıcı bir başarıyla anlattığı bu renkli karakterleri, usta bir ressam gibi, tüm renkleriyle, adeta nakşediyor.
Mecnun Kelebekler, başka romanlara benzemiyor, Sibel K. Türker’in bugüne dek yazdığı romanlara da benzemiyor; alabildiğine renkli ve çoksesli bir Türkçe, dozu gittikçe artan bir mizah, her biri mecnun kelebekler gibi sayfaların arasında dolaşan karakterler –değeri bilinmemiş şairler, görüşü sorulmamış filozoflar, medyum bile sayılmamış simyacılar– aracılığıyla çizilmiş unutulmaz bir “günümüz Türkiye’si”…