Kitle iletişim araçları etkinlik ve yaygınlık özelliği nedeniyle
rejimler, siyasi partiler ve politikacılar için ayrı bir önem taşımaktadır.
Bu araçlar totaliter rejimlerde egemen ideolojilerin
toplumda kök salmasına, demokratik ülkelerde ise sistemin rahat
işlemesine, güçlenmesine, halkın özgürce ve bilinçli olarak yönetime
katılabilmesine katkı sunma gibi bir görevi yerine getirmektedir.
Öte yandan bu araçlar sadece bir siyasi partinin yayın
organı gibi hareket ettiği, öteki görüşlere mikrofonlarını ve kameralarını
kapalı tuttuğu zaman siyasi gündemin en çok tartışılan
konusu haline gelmektedir.
Bu çalışma 1926 yılından 1990’lı yılların başına kadar
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile siyasal iktidarlar ve
partiler arasında yaşanan gerginlikleri, tartışmaları ve çatışmaları
belgeleriyle ortaya koymaktadır. Türkiye’de TRT kavgası siyasi
partiler arasında uzun süre ve çok yoğun bir biçimde yaşanmıştır.
Çünkü siyasi parti yetkilileri bu kurumu etki altına alınca
iktidara gelebileceklerine ve dolayısıyla ülkenin yönetimine sahip
olacaklarına inanıyordu.
Demokrat Parti (DP) 1950 yılında iktidara geldikten sonra
kendisini Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) saldırılarından koruyabilmek
için azami ölçüde radyodan yararlanabilmenin yollarını
aramış, çok özel içerikli programların hazırlanmasını sağlamıştır.