Hani âşıklar, sevgilerini ağaç gövdelerine kazırlar ya; ağaç büyü dükçe yazı da, aşkımız da büyüsün diye. Benim âşıklarım da tarih boyunca taşlarıma kazımışlardır aşklarını. Dünyanın hiçbir yerinde taş, bu kadar aşk, bu kadar kıskançlık yansıtmaz.
Benim dört bin yıllık geçmişim; Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların sahipliğini taşlara tescil ettirdikleri bir tarihtir.
Çan kuleleri bir bakire Meryem, sinagoglar Rahel ve minareler Râbiat-ül-Adeviyye olduğumu haykırır dururlar.
Kitabelere, mezar taşlarına, yazmalara kazınan tarih, “Kudüs bizimdir!” seslenişinin farklı dillerde ifadesinden ibarettir.
Burada çan sesleri, ezan sesleri, şofar sesleri birbirine karışır ve hep aynı şarkıyı söylerler;
“El Kudsü lena/Kudüs bizim…”