“Acele et, geç kalıyorsun!” diye kükreyen o sesi duydu.
Okumuş, evlenmiş ama o ses kulağında yankılanmaya devam etmişti. “Acele et geç kalıyorsun!” İş hayatına atılmış, anne olmuştu ama acele etmesini söyleyen o ses hala ona bir şey anlatmaya çalışıyordu. İşte yine o ses!
Artık bu sırrı açmanın vakti gelmişti.
Dikkatle baktığında kıyıya vurmuş kara lekeler gördü. Binlercesi sahile vurmuştu. Telaş içinde onlara doğru koştu. Yakından bakınca karaltıların, içine ancak bir bebeğin sığabileceği küçük tabutlar olduğunu gördü. Bebekler havasızlıktan ölmeden onları oradan çıkarmalıydı.
“Acele et, geç kalıyorsun!”
Tek tek tabutları açmaya başladı… Tak! Tak Tak! Baktı, yatan dünya insanıydı… “Ne oluyor?” diye sorguladığında perde açıldı ve zaman gözlerinin önünde bir film gibi akmaya başladı.