İnsan haklarının düşten gerçeğe doğru gelişmesi uzun bir süreç içinde tamamlanabilmiştir. Değişen koşullar nedeniyle günümüzde bile tamamlandığı bütünüyle söylenemez. Zamanla ortaya çıkan haklar belirli bir süreç içinde uluslararası bildiriler ve sözleşmelerle hukuksal bir nitelik kazanmış ve evrensel düzeyde geçerliliğe sahip olabilmişlerdir. Uluslararası bildiri ve sözleşmelerin yarattığı dayanışma, güvence konusunda yeni bir aşama sağlamış ve demokratik ülkeler bu alanda kararlı bir örgütlemeye giderek insan haklarının çiğnenmesine karşı evrensel bir tavır geliştirebilmişlerdir.
İnsan hakları konusunda yazılan bu kitap değişik açılardan yaklaşımlarda bulunarak, konuya bir açıklık getirmek ve sorunu bütünsellik içinde ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. İlk bölümde insan haklarının boyutları genel anlamda ele alınmış ve işlenmiştir. Bu yapılırken, soruna bir genel çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde, demokrasi ve insan hakları ilişkisi üzerinde durulmuş ve insan haklarının daha çok siyasal boyutu üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde, devlet ve insan hakları ilişkisi üzerinde durulmuş, beşinci bölümde ise insan haklarının en son olarak gelişmeler gösterdiği kültür alanı ele alınmıştır. Bu bölümde kültür ve insan hakları ilişkisi ile beraber kültürel haklar konusu da işlenmiştir.
İnsan hakları konusunda yazılan bir kitabın hem çok geniş olması hem de çok özlü biçimde ortaya konması gerekmektedir. Kitabın bütün bölümlerini yazarken bu çelişki sürekli olarak her aşamada gözlemlenmiştir. Böylesine bir çelişki içinde bu kitap hazırlanırken yazar daha bir orta yol izlemeye ve ayrıntılara girmeden genel bölümler halinde sorunu irdelemeye çaba göstermiştir. Konunun ayrıntılarına girilmesi beraberinde, içinden çıkılmaz sorunları da getirebilirdi. Tek tek bildiriler üzerinde durmadan ama bunların hepsini bir bütün olarak ele almak sorunu daha netleştirici göründüğü için yöntem olarak benimsenmiştir. İnsan hakları konusunda bildiri veya sözleşmelerle bağlı kalmak, bir anlamda geride kalmaktır. Nitekim yapılan tüm bildiriler ve sözleşmeler günümüzde eskimiştir ve birçok durumda yetersiz kalmaktadırlar. İnsan haklarının hukuksal belgeler biçiminde saptanması geri dönülmez bir güvence sağlamıştır ne var ki, bu hukuksal belgelerle bağlı olarak ele alınmaları, insan haklarını bir donma sürecine de sürükleyebilir. Bu düşünce ile, insan hakları sorunu elinizdeki yapıtta hukuksal metinlerin dışında ve üzerinde ele alınmış ve daha çok düşünsel, siyasal ve toplumsal boyutları ile incelenmiştir.
Türkiye gibi, insan hakları konusunda gerilerde kalmış bir ülkede böyle bir kitap hazırlamanın zorluklarını okurun değerlendireceği kuşkusuzdur. Okurun göstereceği hoşgörüye sığınılarak bu kitap hazırlanmıştır. Ülkemizde giderek ön plana çıkan ve siyasal alanda belirleyici olmaya başlayan insan hakları savaşımına bu kitap küçük bir katkıda bulunabilirse, hazırlanma amacına ulaşmış olacaktır. Bundan da en fazla yazarı mutluluk duyacaktır. İnsan hakları savaşımında en ileri ülke olana kadar sürecek olan toplumsal ve siyasal kavgalarda belirli bir düzeyde bilinç ancak bu tür araştırmalarla topluma aktarılabilecektir. Kitap öncelikle bu açıdan değerlendirilmelidir. Bunun ötesinde, yapıtımız her türlü eleştiriye açıktır.