KIRMIZI AT
Kırmızı, kırlarda özgürce koştukça, onu yani atı süren Meryem ile aralarındaki güven dolu bir arkadaşlık olduğu anlaşılıyordu. Çok hızlı gidiyordu at. Meryem onu öyle yönetiyordu. Çok uyumlulardı. Kimse onların hızına yetişemezdi.
Düz yol haricinde, dağda, kayalık alanlarda bile çok iyi at binerdi Meryem çünkü doğduğundan beri atlarla büyümüştü. Meryem evin tek çocuğuydu. Bebekken babası, Latif Bey, alışsın diye hep ata bindirmişti kızını.
Babasının şehrin hemen dışında, diğer çiftliklerin de olduğu bölgede bir at çiftliği vardı. Bu çiftlikler hep hayvancılık üzerineydi. Bir tane tavuk çiftliği vardı. Biri de inek gibi büyükbaş hayvanların yetiştirildiği bir çiftlikti.
Annesi, babası ve Meryem at çiftliklerinde atlara bakan huzurlu bir aileydi. 100e yakın atları vardı. Bu atların çoğu yarışlardan emekli olmuş, bazıları da sakatlanıp da bir daha yarışamayacak yarış atlarıydı.
Bu atları Latif Bey, yardımcısı, at bakıcısı Hikmet Amca ile sahiplerinden uygun fiyatla satın alır, onlara gerekli bakımları yapar, daha sonra da günlük işlerde kullanılacak şekilde yeniden eğitirdi.
Çiftliklerde at binmek isteyenler, insanları atlarla dolaştırıp para kazanmak isteyenler, faytonuna at lazım olan kişiler, veya bir sebeple at almak isteyen kişiler uygun fiyatla Meryem’in babasından bu atları satın alırlardı.
Atların bakıcısı Hikmet Amca yaşlı bir at bakıcısıydı. Çok prensipli çalışır, işini çok iyi yapardı. Atların dilinden ve bakımından anlayan iyi kalpli, merhametli, insanların kalplerini ısıtan kıymetli sözler söyleyen tatlı bir amcaydı.
Gençliğinde pek çok at yarışında birincilik kazanmış bir jokeymiş. At satın almaya gelenlerle ilk önce o görüşür, aldıkları atlara iyi bakıp bakamayacaklarını sorgular, içine sinerse sonra Latif Bey’e haber eder, satış işlemine geçilirdi.
Ama bir şartı vardı at satın almanın. Tek başına bir at satılmazdı burada. Bu kuralı Hikmet Amca koymuştu. Alacak olan kişi 2 tane atı birden satın almalıydı. Meryem’in babası da vicdanlı bir adamdı.
Emek verip, iyileştirip sattığı atlar onun ekmeği olsa bile, geçim parasını bu şekilde kazanıyordu.
Atlar gittikleri yerde yalnız kalıp da üzülmesin diye en az ikili almayı şart koşarlardı. Ve alan müşteriler de zaten hayvan sever kişiler olduğu için en az 2 tane alırlardı atları. Böylece atlar gittikleri yerde üzülmez, yalnızlık çekmezlerdi.
Meryem at çiftliğinde atlara Hikmet Amcayla birlikte yem verir, onları tımarlar yani tarar ve temizlerdi. Kuyruklarını ve yelelerini tarardı. Bazen de boyunlarındaki yelelerini boyu yetmediği için sandalyeye çıkıp örerdi.
Süslerdi onları, renkli boncuklar taktığı bile olurdu atlara. Atları çok severdi Meryem. Onlarla konuşurdu, arkadaş gibilerdi. Kendi eliyle havuç yedirirdi her birine her gün. Babası çuval çuval havuç alırdı kızı eliyle yedirmeyi seviyor diye. Meryem ilkokul 4. sınıf öğrencisiydi. Evlerine, yani çiftliğe en yakın devlet okuluna gidiyordu.