登入選單
返回Google圖書搜尋
Orsam Rapor Sayı: 36 / Irak’ta Yargı Sisteminin İşleyişi ve Temel Sorunları
註釋

1921 yılında kurulan modern Irak devletinde ilk hukuk fakültesi (okulu), Osmanlı Devleti’nin dört hukuk fakültesinden biri olarak 1908 yılında Bağdat’ta kurulmuştur. Bu hukuk fakültesi ve İstanbul’da yetişen hukukçular modern Irak’ın yönetiminde etkin rol almışlardır. 1936 yılında Irak Başbakanı olan Hikmet Süleyman, Irak’ta kurulan hukuk fakültesinin müdürlüğünü yapmıştır. Modern Irak devletinin yargısı, tarihte bağımsız ve oldukça saygın olarak bilinmiştir. Devletin önde gelen yetkililerinin hukuk mezunu olması, Irak’ta hukuk ve yargının saygınlığını ve kutsallığını göstermiştir. Ayrıca Irak devleti, bölgede anayasa mahkemesine sahip olan ilk ülke olarak belirtilmektedir. 1925 Anayasası’nın 80. maddesinde Yüksek Mahkeme (anayasa mahkemesi) kurulması öngörülmüştür.


Irak devletinde yargı gücü, ülkede meydana gelen askerî darbelerden (1936, 1958, 1963 ve 1968 darbeleri) ciddi anlamda etkilenmiştir. Ancak yargının büyük ölçüde bağımsızlığını kaybettiği dönem Baas rejimi dönemidir. Baas rejimi döneminde Irak yargısı, tamamıyla yürütme erkine bağlı olma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Baas rejiminin yıkılmasının ardından ise ülkede başlayan siyasi istikrasızlığın ve güvenlik istikrarsızlığının hâkim olduğu bir ortamda yargı kurumları bağımsızlığa kavuşmuş olmasına rağmen kaotik ortamdan yine büyük ölçüde etkilenmiştir. 2003 yılından sonra hukukun üstünlüğünün sağlanması için hukuki açıdan önemli adımlar atılmasına karşın hukuku uygulamakla yükümlü olanların üstünlüğü sorunu ortaya çıkmıştır. Irak siyasetinde nüfuz kazanan yetkililere karşı, hukuk kurallarının işleyişinde ciddi sorunlar söz konusu olmuştur. Bu durum Irak’ta uygulanmak istenen demokrasi tecrübesinin daha hiçbir şekilde uygulama alanı bulmamasından ve iktidara gelen siyasi partilerin demokrasi anlayışını sindirmemiş olmalarından kaynaklanmıştır. 2003 yılından bu yana iktidarı kontrol etmek için demokrasiyi bir araç hâline getirmek isteyen siyasi güçler, yargıyı etkilemek için çeşitli yollar denemişlerdir. Ayrıca siyasi sürece hâkim olan siyasi partiler arasındaki rekabet genel olarak devletin temel kurumlarına olumsuz yansımıştır. Yargı kurumları da ülkedeki siyasi rekabetten olumsuz bir şekilde nasibini almıştır. Bilindiği üzere demokratik ülkelerde devlet, gücünü yargıdan alır. Bu nedenle yargı kurumlarının sahip olması gereken üç temel özellik bulunmaktadır. Bu üç özellik veya ilke; bağımsızlık, dürüstlük ve liyakat ilkeleridir. “Önce Allah sonra Yüksek Mahkeme” ve “Berlin’de Hâkimler Var” sözleri, yargı teşkilatının hukuk kurallarını uygulayarak keyfîliğin önüne geçilmesi açısından bir devletteki önemini gözler önüne sermektedir.


Yargı bağımsızlığının hukuk devletinin temeli ve insan haklarının güvencesi olması nedeniyle 2005 Irak Anayasası’nda yargı bağımsızlığına önemle vurgu yapılmıştır. Ayrıca 2005 Anayasası yargı kurumlarının bağımsızlığını sağlayacak bir şekilde düzenlenmesine rağmen Irak yargı kurumlarının tamamıyla bağımsızlığından bahsetmek oldukça zordur. Bu nedenle yargı bağımsızlığının yeterli bir şekilde olmaması dolayısıyla Irak’taki mevcut siyasal sistemin doğasına bakılmaksızın özgürlüklerin güvenceli olmadığını söylemek yanlış olmaz.


Irak gibi zengin bir ülke halkının yoksulluk içerisinde yaşamasının yanı sıra elektrik, temiz su, işsizlik ve yolsuzluk gibi temel kamu hizmeti eksikliği sorunların taban yapması, adalet ve yargının tartışılmasını kaçınılmaz hâle getirmektedir. Nitekim Iraklıların içinde bulunduğu bu durum hukuka aykırı birçok eylemin işlendiğine ve sorumluluğun bulunmadığına dair birer işarettir. Irak’ın yargısının bağımsızlık ve tarafsızlıkları ilkelerine tam anlamıyla bağlı olmadığını belirtmek yanlış olmaz. Yargı bağımsızlığı ve yargının siyasi amaçlar için araç olarak kullanılması çalışmanın ana hipotezlerini oluşturmaktadır. Bu çalışmada kısa bir şekilde Baas rejimi döneminde yargıdan bahsedilecektir. Ardından 2005 Anayasası’nın 89. maddesinde düzenlenen yargı kurumları ele alınacaktır. Irak yargı kurumlarının bağımsızlık sorunu ve mevzuattaki bazı eksikler ele alınacaktır. Diğer yandan belirtmek gerekir ki Dürüstlük Komisyonu ve Irak’taki müteakip hükûmetlerin yolsuzlukla mücadele kapsamında tesis ettiği komisyonların belirli yargı işlemleri gerçekleştirmelerine rağmen organik açıdan yargı kurumu içerisinde olmamaları dolayısıyla çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.