Varlık âleminin en mükemmel varlığı insan, bu âleme nasıl ve neden gelmiştir?
Ne için yaşamaktadır ve gidişi nereyedir. Bütün hayvan ve bitkiler nasıl ve neden var olmuşlardır?
Evren, sınırsız bir nizam ve intizama nasıl sahip olmuştur?
Bu düzen ve nizam her an varlığını nasıl ve ne ile korumaktadır?
İnsan, hayvan ve bitkiler, su, hava ve toprak, Güneş, Ay ve Dünya, hayatın devamına hizmet etmek için işbirliği yapmış ve yardımlaşmaya nasıl karar vermişlerdir?
Binlerce yıldır tesadüfen bu işbirliğinde neden bir problem ve kargaşa meydana gelmemiştir?
Bütün canlılar varlıklarını devam ettirirlerken vücutlarının en mükemmel biçimde şekillenmesi, hayatlarını ve gelişimlerini devam ettirebilmeleri için gerekli olan hava, su gıda ve her türlü rızıklar, her an yeteri kadarı ile yanlarına nasıl ulaşabilmektedir?
Mikro âlemde, normal âlemde ve makro âlemde meydana gelen sonsuz ve sınırsız sayıda kimyasal ve fiziksel değişim ve dönüşümler, sonuçları itibarı ile evrenin varlığına hizmet ederken akılların idrak edemeyeceği boyutlarda iş yapmış oluyorlar. Bu bilimsel sarmallar kim tarafından planlanıyor, yürütülüyor ve sonuçlandırılıyor?
İşte bu ve benzeri sınırsız sorular insan aklını ve düşüncelerini insanlık tarihi boyunca meşgul etmiştir. Toplumlara yön veren düşünce ve icraat insanları bu ve benzeri sorulara verdikleri cevaplara göre iki ana guruba ayrılmışlardır. Birinci grup insanlar, bir olan, ezeli ve ebedi olan sonsuz, sınırsız, ilmi, iradesi, kudreti ve sıfatları olan, bütün eksik ve noksan sıfatlardan münezzeh olan yüceler yücesi Allah’ı (cc) yaratıcı ve ilah olarak tasdik ve kabul etmektedirler.
Bütün bu varlık âlemindeki faaliyetleri de O’nun yüce isim ve sıfatlarının ayrı ayrı icraat, faaliyet ve tecellileri olarak kabul etmektedirler.
İkinci grup insanlar ise Yaratıcıyı, peygamberleri, semavi kitapları ve kitapların verdiği bilgileri kabul etmeyerek, yukarıda özetlenen bütün faaliyetlerin, aklı, fikri, şuuru, bilinci, konuşması, görmesi, işitmesi, his ve duyguları olmayan tabiat veya sebeplerin faaliyetleri olduğunu iddia etmişlerdir. Fakat, bu akıldan ve insaftan uzak karara ‘Tabiat Ana’ ile ‘Doğa Baba’ bile isyan ederek dile gelip konuşmaya başlamışlardır. Kendilerinin asla ve kat’a bir yaratıcının özelliklerine sahip olmadıklarını, safi ve sade bir dil ile kızları olan çiçeğe ve Bamet’e anlatmaya çalışmaktadırlar.