Merhaba ben, Mehmet Ali Hara. Bana burada sadece Al derler. İnterpol kodum (belki de şapkamın çizgili desenli kurdelesi yüzünden)
Zebra:
Paris'in ezberlediği bu geniş kenarlı Zebra desenli şapkam nedeniyle, serseri takımı bana Paris'in yaban eşeği lakabını taktı.
Sırası gelmişken (meraklısına) söyleyeyim. Zebralar eşek familyasından değildir. Dil yetmezliği gösteren bazı ülkelerde Zebra karşılığı Yaban eşeği olarak adlandırılsa da bu yanlış bir adlandırmadır. Zebra Equidae atgiller familyasının Equus cinsinden olup, bildiğiniz gibi siyah beyaz çizili postları olan üç memeli türüne verilen ortak addır.
Paris'in sanat çevresinde iş tutmuş özel bir ajanım. Otuz yıl önce Kenya'da kahve çiftliğimizde doğdum.
Babam maceracı bir Türk pilotu. Cezayir çatışmasında Cezayirlilere cephane taşımış onları kaçırmış. Foyası meydana çıkınca da soluğu Kenya da almış. Savaş sonrasında Bombay, Nijerya Kenya Mombasa arasında Dakota'sıyla yük taşımış. Annem onu av dönüşü bir Baobap ağacının dallarında paraşütünün uçunda sallanırken bulmuş.
Hikaye malum yaralı adam ve genç kız. Sonunda Kenya'da evleniyorlar. Kenya çünkü annem İrlandalı kahve plantasyonları sahibi bir Doktorun kızı. Babası burada çok ün yapmış. Eee tabii benimde büyük Babam.
Okuyacağınız bu maceralara gelince yazarı ben değilim. Eski bir lejyoner olan Pansiyoner sahibim Didier Balzac'ın, iş raporlarımdan çıkarıp benim ağzımdan yazdığı yaşanmış olaylar dizisi. Ona zaman zaman öyküleri abartmamasını söylememe karşılık:
“Sen onu Watson'a söyle.” deyip geçiyor. Yine de karar sizin.”