"Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine?
Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be
adaşım, kaç tane kalbin var senin? Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır.
Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana
veya falana veriyorsun... Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır
ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...
Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde
yaşayanlar; siz, birisine boyun eğen ve birisine emredenler; siz,
birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... Siz sevemezsiniz.
Sevmeyi yalnız bizler biliriz... Bizler: Batı rüzgârı kadar
serbest dolaşan (...) Çingeneler..."