Açe üzerinde kitap yazarken yazdığımız kitaplardan birisi daha elinizdedir. “Açe” üzerinde çalışırken hazırlamak zorunda olduğumuz kavramlar ve konular üzerindeki makalelerden oluşan kitabı bitirdik. Çalakalem görünen ama kitap yazarken yazdığımız kitap olarak mütalâa adı altında makaleleri toplamayı uygun gördük. Endonezya okyanusuna daldıkça bizi daha da cezbediyor ve “Açe” hakkında yazarken “Yogyakarta” çözülmeden Endonezya anlaşılmaz şeklinde tecelli eden kanaatimiz kuvvetlendi. Bu arada şunu da anladık ki “din” yani “İslâm zihniyetimiz” açısından esasında siyaseten ve ibadeten de bir gelişme olması için Allah’a duacıyız. Ulusal karakterimiz hep “dışlama” “ötekileştirme” üzerinden geliştiğinden ve şimdilerde “ulema devri deveranı” yeniden hortladığından işimiz oldukça zordur. Ama din adına “sülâle” iman adına da “ilmihal” üretenlerin sadece ülkemiz değil Endonezya müslümanları da aynı minval üzere yaşayıp gitmekte olması “yaraya neresinden merhem süreceğiz?” sorusuna kadar bizi getirdi.
15.Temmuz.2016 günü ülkesi, vatanı ve bayrağı olmayanların dini ve imanı da olmadığını anladık, idrak ettik. Ama bir eksiğimiz var. Sorunun neşet ettiği kaynak nedir? Sora sora bir yere varacağız: Din zihniyetimize. Nasıl bir din zihniyetidir bu bize bir ülke, bayrak sahibi olmayan hainler üretiyor ve içimizden neşet ediyorlar. Atalarımızın buyurduğu gibi “İslâmın şartı beş altıncısı insaf” diyebilen her vicdan ve insaf sahibi ve kendisine müslümanım diyen herkesin defalarca sorup defalarca düşünmesi gereken bir durumdur bu. Bunun adı İslâm ise vay halimize.
Kurda sormuşlar; “boynun niye kalın? Kendi işimi kendim görürüm de ondan” demiş. İslâm dünyası “hami-mahmi” (koruyan-korunan) zihniyetini ana düstur edinmiş İslâm’a hizmet adı altındaki faaliyetleri bile birbirinden adam çalmaya, birbirlerini küfür ve zındıklıkla suçlamaya yönelik etkinliklerden başka bir şey olmayan adeta uyuşturucu mesabesinde kandırmacalarla sürüp giden bir tarzda yaşamayı benimsemiştir. Kurt kadar asil olsak önümüz açılacaktır, vesselââm. İslâm dünyası Türk Milleti’nin intibahını beklemektedir. Bunu becerecek başka bir İslâm ülkesi de yoktur. Tarihte böyle olmuştur, gelecekte de... Ancak ne yzaıkki ülkemizde din bayrakatralığı yapanların yürekleri serinletecek atalarımızın tabiriyle “sadre şifa” verecek bir yöntemi olmadığını da gördük ve öğrendik. Sorun bu noktada kilitlenmektedir.
“Akıl, vicdan, insaf” ölçülerine çekip “şeyh, hocaefendi” tasallutundan kurtulduğumuz gün batı dünyasının elinde oyuncak olmaktan kurtuluruz.
Ali Osman Muş
1.1.2017,
Samsun, İlkadım