Hamd, insanı ‘ahsen-i takvîm’de yaratıp ona en güzel ve en mükemmel biçimi veren Hâlık-ı Zülcelâl’e; salât ve selâm, ‘üsve-i hasane’ makamında insanlığın her zemin ve zamanının en güzel örneği ve rehberi Hz. Muhammed Mustafa’ya (sas); selâm, insanlığı ‘fıtrat’a çağıran o güzide nesil ‘ashâb-ı kiram’a ve onların yolunda olanlara olsun…
Değerli dostlar!
Yaklaşık 6 aydır dünya ve ülke gündeminde birinciliği kimseye kaptırmayan, arada bir “yeni normal” söylemleri ile biraz unutmaya çalışsak da hüzün ve acı veren kayıplarla kendini tekrar bizlere hatırlatan Covid-19’u sanırım uzun bir süredaha konuşmaya devam edeceğiz gibi görünüyor…
Bu bağlamda siyer dergisi olarak yeni sayımızda; Covid-19 salgınını, musibetini veya diğer bir ifadeyle “Korona Âyeti”nifarklı açılardan okumaya/anlamaya ve değerlendirmeye çalıştık. Bu yaşananlar, ilâhî bir ikaz/ceza mıdır yoksa kıyametin habercisi yeni alametler midir yahut tüm bunlar, bilindik insan neslinin sonu olacak “posthümanizm, transhümanizm” söylemleriyle gündeme getirilmeye çalışılan dünya çapında yeni bir projenin(!), kaçınılmaz olarak gelecek yeni bir çağın ayak sesleri midir?.. Bu ve benzeri soru(n)ların analizlerini, değerlendirmelerini ilerleyen sayfalarda alanın uzmanı kıymetli kalemlerden okuyabilirsiniz.
Esasen, bu salgın ve sonrasında gelişen veya gelişmekte olan olaylara hangi açıdan bakarsak bakalım genel manzara, insanlık açısından hiç de iç açıcı gibi görünmemektedir. Peki bu olup bitenler karşısında Müslümanlar meselenin neresindedir? Sorunun mu çözümün mü parçası olacaklar? Sadece seyirci olarak pasif bir konumda mı kalacaklar yoksa bu olup bitenleri “ibretlik bir mesaj” olarak okuyup, insanlığın kurtuluşunun “öze/fıtrat”a dönüşte olduğunu ilan ile daha aktif bir rol mü üstlenecekler?.. Elbette insanlığın yegâne kurtuluş reçetesi olan İslâmiyet’in ve onun temsilcisi olma iddiasındaki Müslümanların dinî ve tarihî tecrübeleri göstermiştir ki insanlığın özüne/fıtratlarına dönüşten başka bir çaresi görünmemektedir. Tabi beklenen kıyamet tüm bu çabalardan önce gelip kapımızı çalmazsa…Bu çerçevede “fırat” kavramını ve onun ile yakından ilinti olarak “öze dönüş” söylemlerini de bu sayımızda gündem etmeye çalıştık.
Bu sayımızın röportajlarını gazeteci-yazar Kemal Özer ile ilahiyat camiasından Doç. Dr. Hülya Terzioğlu ile gerçekleştirdik. Her iki röportaj da bizlere halihazırda yaşamakta olduklarımızın öylesine yüzeysel yorumlarla geçiştirilecek basit hadiseler olmadıkları, aksine son derece derinlemesine analizleri ve tefekkürleri zorunlu kılan birer “âyet” olduklarını bizlere tekraren hatırlatmaktadır.
Sözü fazla uzatmadan sizleri gündemi farklı -daha doğrusu kendi özümüze uygun- değerlendirmelere vesile olacağını umduğumuz yeni sayımızla sizleri başbaşa bırakmak istiyorum.