XVII. yüzyılda Avrupa’da başlayan ve tüm dünyayı etkisine alan “modernleşme”nin sonuçlarına Batı dışı toplumlar ilgisiz kalamamışlardır. Osmanlı’da refleksif düşünceyi geliştiren bu durum, hem iç hem de dış dinamiklerin etkisiyle XIX. Yüzyılın sonlarına doğru çeşitli fikir akımları şeklinde ortaya çıkmıştır. Çöküşe doğru giden Osmanlı imparatorluğunda fikir dünyası keskin bir dönemece girmiş, Batı’da son yüzyıllarda yaşanan değişimlerle elde edilen fikirler, Osmanlı aydınları üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Artık sadece Batı’nın teknik ya da askeri yönünün değil, kültürel öğelerin de konuşulduğu bu ortamda toplumun sahip olduğu tüm değerler tartışmaya açılmıştır. Sosyalizmden adem-i merkeziyetçiliğe, materyalizmden pozitivizme, milliyetçilikten İslamcılığa kadar birçok düşünce aydınlar arasında yayılmış ve ortak çaba olarak yerel dinamiklerden evrensel değerler oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu çalkantılı dönem, aydınların düşün dünyasını yoğun bir şekilde etkilemiş, fikri akımlar arasında gelgitler yaşanmış, hatta bu akımlar birbirleriyle uzlaştırılmaya çalışılmıştır.
XIX. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan siyasal düşünce akımlarından Batıcılık, İslamcılık ve Milliyetçilik diğer akımlara göre aydınlar tarafından daha sistemli bir şekilde ele alınmıştır. Bununla birlikte aydınların akımlara mensubiyetleri zaman içinde şekillenmiş, yaşanan gelişmelere paralel olarak düşünceleri değişiklikler gösterebilmiştir.
Yüksek lisans tezimiz olan bu çalışmada, Osmanlı’nın son dönemindeki düşünsel harita; Mehmet Akif Ersoy, Said Halim Paşa, Said Nursi, Filibeli Ahmet Hilmi, Ziya Gökalp ve Abdullah Cevdet üzerinden yansıtılmaya çalışılmış, bu yazarların Batıcılık, İslamcılık ve Milliyetçilik akımlarıyla ilgili görüşleri ele alınmıştır.