登入選單
返回Google圖書搜尋
Mahalle, Bellek ve Dönüşüm: Fikirtepe
註釋

Kent üzerine tartışmak ve bugünün kentini anlamaya çalışmak, kamusal alan kavramının izini sürmeyi gerektirir. Erken kapitalizmin seyri ve burjuvazinin yükselişi sırasında, kamusal alan; özel alan ile devlet arasında belirli bir tampon alan olarak ortaya çıkar. İdealde herkesin katılımını mümkün kılan kamusal alan, erken kapitalist piyasanın basit bir şekilde sosyal ve politik alana genişletilmesinden ibaret kalır. Öyle ki, mülk sahibi olmak, insan olmak ile özdeşleştirilir (Habermas, 2003).

Bu anlamda ortaya çıkan öteki, kamusal alandan direkt olarak dışlanmaz, fakat kamusal alan için getirilen kurallar bütünün içerisine yerleşemediği için indirekt olarak sürülür. Bu durum kapitalist sistemin oturduğu ve kentlerin metropolleştiği liberal kamusal alan için de benzerdir. Kamusal alan içerisinde kurulan rasyonalitede; diğer tüm insan faaliyetleri ve duyguları sorunlu olarak görülür ve özel alana doğru kaydırılır. Böylece, hafıza, tarih, topluluk, ırkçılık ve sömürgeciliğin izleri gibi tüm “irrasyonel” duygu ve tutkular tartışma alanından uzaklaştırarak, bu duyguların işleyişinin ifşası da kamusal alanda imkansız hale getirilir (Cupers, 2005).

Bu vizyon, mekanın aktif olarak hatırladığı gerçeğini hesaba katmaz. Mekan üzerinde kalan deneyimleyicilerin izleri ve bu izlerin birbirini tetikleme hali göz ardı edilemeyecek kadar güçlüdür ve performatiftir. Kurulan kamusal alan fikrine ve onun kurallar silsilesinin getirdiği sabit ve durağan akışa uymaz. Julia Kristeva’nın belirttiği gibi; “Örneğin, herhangi bir tümce, yalnızca gerçek anlamıyla sınırlı değildir, aynı zamanda muğlaklıklarla yüklüdür. Jestlerde, ses tonunda ve ritimde cisimleşir ve bunların tümü, anlamının heterojenliğine katkıda bulunur” (Kristeva, 1982).

Kristeva’nın sözlerini de arkamıza alarak kentin, kamusal-özel ayrımını net bir biçimde yapamayacak kadar girift yapılara, ara mekanlara sahip olduğunu ve her bir alanının deneyimleyicisinden kaynaklı bir hafıza tuttuğunu söylemek mümkün. Bu sebeple yer ve yerliler arasındaki ilişki her ne kadar süreç içerisinde sürekli olarak değişse de birbirini tamamlayan ve sürdüren iki olgu olarak çalışır.

Tüm bu arkaplan ile beraber İstanbul gibi çok katmanlı bir kent mercek altına alındığında Fikirtepe mahallesi, yerliler, mekansallık, dönüşüm, arada kalma, kamusal-özel birliği gibi konular anlamında zengin bir tartışma ortamı sunar. Fikirtepe’de süregelen dönüşüm olgusunun mimar, kentli ve öğrenci kimlikleri ile ele alınması; yeni bir alana doğru yolculuğu ve farklı potansiyellerin doğuşunu da beraberinde getirir. Bahsedilen potansiyeller ve mahalleye dair keşfedilen yeni aralıklar hem sosyal, hem tektonik, hem de gündelik bağlamda pek de statik olmayan, esnek ve kaygan bir zemin üzerinden yeniden ve yeniden okunabilecek bir yapıya bürünür. Buradan hareketle İstanbul Ticaret Üniversitesi, Mimarlık Bölümü hocalarından Öğr. Gör. Pınar Geçkili Karaman, Y. Mimar Ayşe Okudan, Öğr. Gör. Nurdan Sezgin Toruk ve Dr. Öğr. Üyesi Burhan Satıcı’nın yürütmüş olduğu 2020-21 bahar yarıyılı, 6. Mimarlık projesi işlerinin tam da bu motivasyonla üretildiğini söylemek mümkün.