Yakın tarihimize damgasını vuran, olayların çıplak ve objektif bir şekilde anlatıldığı bir yapıttır denebilir bu roman. Olaylar ya da bir başka deyimle vakalar diye nitelendirilebilecek; başta Trablusgarp savaşı döneminde roman kahramanı Salih’in geçirdiği süreçler, Babıâli baskını ve birinci Dünya Harbinin patlak vermesiyle Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren bir süreç anlatılmakta.
Romanın geçtiği zaman dilimi bir bütün ele alınarak verilmeye çalışılırsa, 1910- 1918 dönemini yansıttığını söylemek daha doğru olur. Her ne kadar kahramanlar zaman zaman geçmişin mimli tünelinde yolculuğa çıksalar da 8 yıllık bir sürecin toplamı içersin de yaşanan acı ve tatlı olayların bir anlatımıdır bu yapıt.
Karanlıkta kalmış ya da kalmasına özellikle dikkat edilmiş küçük ince ayrımların çıplak bir aynada seyrini göreceğiz bu yapıtta. Bir bakıma bu kitap döneme ait yüz yılı sarsan, özellikle Osmanlı’nın yıkımına neden olan Büyük bir harbin etrafında odaklanmış, acı tatlı yaşanmışlıklara daha başka bir yönden bakma durumudur ya da yazar en azından bunu böyle görmektedir.
Ve tek cümle ile söylenmesi gerekiyorsa bu yapıt; savaşa indirilmesi gereken en önemli darbenin ancak insanca ve özgürce yaşamayı bilmekten geçebileceğine bir ışıktır.