Satranca başlayan çocukların en küçük beş yaşında olduğunu varsayarak elinizdeki alıştırma kitabını hazırladık. Bu duruma göre yazımlama (notasyon) ve temel bilgilerin uygulamalı olarak birlikte verilmesi gerektiğini savunduk. Kitabı da bu düşünceye uygun hazırladık. Derste öğretmeni zaman zaman edilgen, öğrenciyi de etken hale getirerek satranç öğretmeyi daha uygun gördük. Esasında bu kitabın gerçek öğretmenlerinin “yaşları küçük ama ufukları büyük çocuklar” olan satranç öğrencileri olduğunu düşünüyoruz. Amacımız; engelli çocuklar dahil tüm çocuklara ulaşmaktır. Bu konuda çalışmalarımız sürmektedir. Bazı ifadeleri açarak veya öykülendirerek çocuklara öğretmek gerektiğini düşündük. Örneğin kitapta geçen “düşünme bereketi” ifadesi gibi. Çocuklar doğal olarak soracaktır; “Bereket nedir, öğretmenim?” diye. Çapraz hatları kavramanın ve zihinde canlandırmanın zor olduğundan hareketle çocuklara manevi bir güç vermenin gereği üzerinde durarak ürettiğimiz kavramdır; “düşünme bereketi”. Burada öğretmen öykülendirerek veya yaratıcı drama tekniğiyle çocuklara”bereket” sözcüğünün anlamını anlatıp satrancın bir düşünce sanatı olduğunu benimsetme yolunda ilk adımı atabilir. Çalışma kitabının “çocukların seviyesinin üzerinde” eleştirisini alacağını bekliyoruz. Ancak bu konuda biz şöyle düşünüyoruz: “Çocuk beyni” ile “yetişkin beyni” arasındaki fark “kavramların ve hafıza kapasitesinin azlığı/çokluğu” açısından bir kıyaslama kabul edebilir. Ancak “kavrama, algılama, idrak” açısından ise çocuklar büyüklerle yarışabilecek ve onları aşabilcek bir yetenek ve marifete sahiptirler. Bu 40 yıllık eğitim-öğretim tecrübemizin bize kazandırdığı bir ilkedir. Bu yüzden “yazımlama ve cebirsel yazımlama” gibi zor ve itici bir konuyu daha ilk kitabın başına koyduk. Ancak bıktırmamak için de ısrarcı olmamayı ve arada sırada uygulama yapmayı kabul ediyoruz. Elinizdeki kitap bir müddet uygulandıktan sonra öğrencilerle karşılaştığımız eksiklikler incelenip geliştirilecektir. Bu alıştırma kitabı esas istikameti belirleyen bir ölçek olacaktır. Amacımız çocukları etkinleştirmek ve şemaları onların da yapmasını temin ederek çalışmalarını sağlamaktır. Öğretiminin birinci ve vazgeçilme kuralı “kuramsal öğretim” değil de “uygulamalı öğretim” olduğundan kuramsal öğrendiğini uzamsal ve icraatla öğrendiğiyle kıyasladığımızda daha az süre belleklerde muhafaza ettiğini biliyoruz. Diyagram yerine “sekizli çizge” ifadesini uygun gördük. Türkçemiz yabancı dillerin saldırısı altındadır. Bu saldırıyı savacak beyinler de bu ülkede mevcuttur. Sekizli çizge ifadesinin zamanla tutacağını umuyoruz. Herkes dünya şampiyonu, kent birincisi ve millî takım sporcusu olamayacağına göre Türkiye satrancına verilecek katkınızın ne olabileceğini düşününüz. Bir antrenör, bir hakem, bir satranç yazarı şıklarını hiçbir zaman unutmayınız. Bir uğraşı ve güzel bir hobi olarak ömür boyu sizi meşgul eden etkinlik olmasını umduğumuz satrancı sevmeniz beklentisi içindeyiz. Kiminiz iyi bir sporcu, kiminiz iyi bir antrenör, kiminiz de iyi bir hakem olabilir. Bu çok doğaldır. Önemli olan satrançtan kopmayan ve istikrarlı, uzun süreli bir hikâye yazmanızdır. Sadece sporun içindeki satranç değil yaşamın içindeki satranç diye düşünerek yola çıkmanızın daha doğru bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.
Kitabın son bölümünde ek bölüm gibi koyduğumuz maç yazımlama formlarının yıl içinde öğrencilerin birbirleriyle yaptıkları maçlar ile öğretmenleri ile topluca icra ettikleri maçları kaydetmesi anlamında yıl boyu sürecek bir lig mücadelesi gibi öğrenime heyecan katacağını düşünüyoruz.