İÇİNDEKİLER
- Bilim nasıl bir şeydir?
- Başarının bilimsel açıklaması- değerlik bağları - zemberek paradoksu
- Kuantum simyası, asalet fonksiyonu, Taylor serisi düzenlemek-
- Anahtar-kilit-sandık- kuantum zeka- asal sayıların kuantum sırları-
- Omniloji - yada taşı ya da felsefe taşı - herşeyi bilme - her şey olma sanatı
- Bir kuantum anlamlaştırma modeli olarak- karşıolgusallık-
- Prima Materıa (ilk madde )
- Kuantum- compton saçılması- kuyumcu terazisi paradoksu- değerlilik- endişeye gerek yok-
- Qualıa efekti- Tanrının peygamberleri ve gizli mesajı-
- Kuantum kafesleri ve canavar kim - 666 sayısı ne diyor?
- Infinitum - kuantum sonsuzluk döngüsü
- Bilincin kuantum süreçleri
- Tavuk kümesi paradoksu - zorunlu olasılıklar-
- Tanrının ilmi - omni
GİRİŞ
Eski zamanlarda, pusulanın olmadığı zamanlarda denizciler kerteriz denile bir sistem kullanırdı. Kıyıda daha önceden bildikleri en az iki yeri kerteriz yani işaret alırlardı. Mesela bir minare, bir tepe, bir orman, kıyıda bir şekilde kerteriz almada mesafe önemlidir. Örneğin tepedeki ağaç ile kıyıdaki minare arasındaki mesafe ve böylece kendilerinin kıyıya ne kadar uzak olduklarını ve ne kadar sürat ile gittiklerini anlarlardı.
Dünyanın bir mekaniği vardır. Bir insan bu dünyada ne ister? Para-sağlık-başarı-itibar-mutluluk gibi şeyler, dünyanın mekaniği budur, kendilerini iyi hissetmek isterler. Bunu da kıyas ile yaparlar, rekabet etmek- yarışmak- kariyer için uğraşmak, özellikle de genç ise bir insan bunlar en doğal süreçlerdir.
Şu gemici - kerteriz olayına geri dönelim, bu anlatımda bir insanın teknesi kendisidir, bazı insanların pusulası yoktur, bazı insanların da vardır, bazı insanlar da pusuladan habersizdir. Bazı tekneler kıyılar içindir, bazıları açık denizler içindir.
Bundan dolayı herkes kendi teknesi ile ilgilenmelidir, başkasının teknesini korsanlar gibi ele geçirmeye çalışmamalıdır çünkü her tekne kendi içeriği ile önemlidir. Adamın pusulası vardır, açık denizde rotasını çizer gider, sende yoktur kıyıda takılırsın, pusulasız açık denize açılırsan kaybolursun.
Ben size yıllardır bir şeyler anlatıyorum, bu anlattıklarımı alır, demler, kendi teknenizin bir parçası haline getirebilirsiniz, bu sizin hakkınız ama unutmayın benim gemim pusulasız da giden bir gemidir, kullandığım referanslar çok farklıdır.
Dediğim gibi para- pul- şan şöhret- takdir edilme- ödüller- girişimler- dünyalık mevzular herkesin hakkıdır ama bunu kendi tekneniz ile yapmalısınız çünkü herkesin fıtratı farklıdır, hayattaki amacı farklıdır.
Buna iki örnek vereceğim, örneğin sana kazandıran sürekli kaybetmekse, biraz paradoksal oldu ama kazanmak için kaybetmenin gereğini anlar ve serinkanlı olursun çünkü her kayıp aslında bir kazançtır ama dünyada bu işler böyle değildir. Örneğin para odaklı yaşayan biri, kariyer odaklı yaşayan bir başkası ya da mutluluk odaklı, şöhret odaklı yaşayan bir başkası, bu yapılarda olan çok insan ile tanışıklığım olmuştur, içini dışını bilirim bu insanların. Yanlış bir şey değil, bunlar olmak zorunda, yoksa dünyada üretim olmazdı, ne kadar minimalist bir bilge gibi yaşasak bile yine de ihtiyaçlarımız var, birilerinin dünyalık hırsları sayesinde biz de üretilen maddi şeylerden faydalanıyoruz.
Buna itirazımız yok ama şu asla olmamalı, örneğin benim bir atım var, itina ile özel bir yarışa hazırlıyorum onu, sen gelip benim taşınacak bir yüküm var, atınla taşıyalım, ne olacak yani? Diyemezsin, denilmemeli.
Metafizik bilgelik çok özel bir durumdur, Tanrı ile Tanrının tecelliyatı ile en saf halinde hasbihal gerektirir. Ben de biliyorum derslerim anlattıklarım hepsi özgün ve insanı sersemletici şeyler, ben de biliyorum bilen bilmeyen birçok kişi hayretle, ulan bu tombalacı kılıklı adamdan bu cümleler nasıl çıkıyor? Ulan bu adam aptalın teki, ben bunları yazabiliyor olsam çoktan milyonları vurmuştum, kendini satmayı beceremiyor filan şeklinde düşünceleri olabilir.
Her zaman da olmuştu, bu kardeşlerimizin anlamadığı denge de buradadır, öyle olmadığım için bu bilgiler bana geliyor. Kerteriz meselesi çünkü kerterizi para, şan, şöhret üzerinden alsam referans kerterizim bu olurdu ve asla bu cümleleri bulamazdım, gelmezlerdi.
Nedir değerli olan benim için? Budur, Sırat ül Müstakim üzere durmak, yani o bağı kaybetmemek. O bağı kaybettikten sonra ne paranın ne de dünyalık hiçbir şeyin on para değeri olmaz, anlamı olmaz. Hırs sizlere gerekli, girişim mücadele ruhu sizlere gerekli, yükselme arzusu sizlere gerekli çünkü bu kerterizlere ihtiyacınız var hepinizin, özellikle de gençlerin. Sonra zamanla durulur insan dinginleşir, biz de geçtik o yollardan, sıkıntı yok.
Anlatmaya çalıştığım şu, metafizik bilgelik yolu müthiş bir beklentisizlik yolu üzerinden ilerler, hiçbir insanı ve insani beklentileri referans noktası olarak almaz. Yani düşünüyorum, tefekkür ediyorum ama bunu ne kimsenin saygısı, takdiri, beklentisi, ödemesi vesairesi için yapmıyorum, sadece yapabiliyorum diye yapıyorum.
Diğer kısımları dışa vurum teknikleridir, bugün ders olarak anlatıyorum, ders olmasa yarın roman olarak çıkar, film olarak çıkar, sohbet olarak çıkar, yani dışavurum tekniğinin aracının bir önemi yoktur. Elbette o teknikleri çok iyi biliyorum ayrı konu ama o teknikleri herkes öğrenebilir, önemli olan içerik, neyi dışa vurduğun, yansıttığın.
Size vereceğim öğüt şudur, herkes kendi dağına tırmansın, herkesin bu dünyadaki rolü farklı ama bu rol kalıcı bir rol değil, sen değişirsen rol de değişir. Şu ünlü simülasyon teorisi, bir simülasyon içinde mi yaşıyoruz? Elbette öyle ama bu Tanrının katmanlar halinde yarattığı bir simülasyon, öyle uzaylılar filan yapmadı o simülasyonu.
Sen Sırat ül Müstakime ne kadar çok yaklaşırsan, rolün de o oranda değişir. Bir bakın kimler özel sağlık sigortası yaptırır? Tuzu kurutmuş olanlar, kimler çocuklarını özel okullara gönderir?
Bu çocukların çoğu da kariyer yapamazlar, daha çok fukara çocukları kariyer yapar çünkü o çocuk kariyer yerine kolay yolu seçer, oyuncu filan olmaya çalışır, mühendis olmak yerine. Yani insandaki güvenlik arzusu ya da en önemlisi, buraya dikkat, aslında aradıkları şey, ayrıcalıklı olmak, bu da bir simülasyon içinde bir simülasyon, anda üretilen bir simülasyon.
Hangisi daha değerli, ilahi sistemin içinde ayrıcalıklı olmak mı, yoksa üç beş pespaye pahalı mekanda ayrıcalıklı olmak mı? Bunlar içsel şeylerdir, insan bu ayrıcalığı içinde hisseder ama şunu da unutma, bir insan bir teknedir, ailesi-geçmişi-koşulları filan, o tekne ile hayata tutunur, kerterizlerini ona göre alır.
Yani başarı arıyorsan, her ne arıyorsan arama, sadece zihinsel bir kerteriz bul, ona ulaşman için gereken şeyler kendiliğinden zuhur ederler zaten, başarıdır-sağlıktır- mutluluktur vesaire. Yani kendine bir şans ver, kendi yolunda kendi teknenle giderken tekneni de geliştir.
Biliyorum ki bir kez bile izin versem dağılır sistem, bu ambiyansın dağılmasına izin veremem. Unutmayın tek referans vardır, ölçü, Allah kainatı bir ölçü üzerine yarattı. Bir şeye değer veren değer katan o korelasyon içindeki unsurların oranlarıdır, yani bir ölçü üzere gidin. Yemeğe lezzet veren ölçüdür.
Ölçüleri nereden bileceksiniz? Basit, siz niyet edin, ölçüler size yaklaşır kendilerini gösterir, yanlış yaptığınızı gören doğru ölçüleri gösterir, denemekten vazgeçmeyin.
BİLİM NASIL BİR ŞEYDİR?
Omniloji bilinen bütün ve her çeşit bilimi ve ilimi kullanarak bir çeşit korelasyon oluşturarak bir alanın çözümlenmesini yapmaktır. Şimdi bilim hakkında konuşalım biraz, Hz. Ali ne der? İlim bir nokta idi, insanlar onu çoğalttı. Biz de tersine çevrelim bakalım, bilimi nokta haline getirelim. Bilimi anlamak kolay mıdır? Cevap- evet, bilimi herkes anlayabilir mi? Cevabı evet, bilimlerin şahı matematik.
Nedir matematik? Soyutun ve somutun içindeki örüntü ve dizilimi tanımlar ve alttaki bütün bilimleri kapsar.
Fizik nedir? Doğanın içindeki örüntü ve dizilimleri tanımlar.
Kimya nedir? Eşyanın içindeki örüntü ve dizilimi tanımlar.
Biyoloji nedir? Yaşam formlarının içindeki örüntü ve dizilimleri tanımlar.
Hepsinin ortak özelliği nedir? Ölçülebilir ve gözlemlenebilir olması şartıyla bunu yapabilirler, yani bu dört temel bilim diğer bütün bilimleri de kapsar ama matematik hepsini kapsar. Sadece matematik ile diğer hepsinin örüntü ve dizilimleri tanımlanabilir çünkü matematik ölçü ve ölçek, atama bilimidir.
Neden atama diyoruz? Matematikçi bir yarı Tanrı gibi kafasına göre daha önce herhangi bir referansa dayanmaz, dayanmayan ölçü ve ölçekler atayabilir her şeyden bağımsız olarak.
Size Einstein'ın bir sırrını vereyim, onun da kafası benim kafa gibi matematiğe basmazdı, onun akıl yolu tefekkür yolu ile elde ettiği verileri matematik formüllerine denklemlerine döken matematikçi bir arkadaşı vardı. Yani sen düşünürsün bir teori oluşturursun matematikçi bunu formüle eder ve metafizik ise bütün bu bilimlerin kolluk kuvveti gibidir, her birisi için bir kapı açar. Diğerlerinden farklı olarak metafizik bilimi ölçü - ölçek ve referans tanımaz, yani sezgi yoluyla, ilham yoluyla, herhangi bir şekilde elde edilen ölçüsüz, uyaksız bilgiyi bir şekilde diğer bilimlerle entegrasyona sokarak tamamında bir örüntü ve dizilim arar. Yani toparlarsak, bilim şeylerde örüntü ve dizilim aramak ve onu tanımlamaktır.
Örüntü ile dizilim nedir, arasındaki fark nedir? Bir dizilim sadece bir örüntü içinde olabilir ama her örüntünün içinde bir dizilim olmayabilir.
Sebebi ise; ya daha zamanı gelmemiştir, o dizilimin demlenmesi tamamlanmamıştır ya da var olan dizilim bir şekilde bozunuma uğramıştır. Yani bir örüntünün içinde bir miktar dizilim olabilir, gerisi dağınık olabilir ya da başlamakta olan bir dizilim olabilir, birden fazla dizilim olabilir.
Yani herhangi bir insan bir örüntü arıyorsa ve bulduğu örüntü içinde anlamlı dizilimler arıyorsa o kişi bilim yapıyor anlamına gelir. Bu kadar kolay ve sadedir bilim yapmak; örüntü- dizilim- anlam kazandırmak, formül atamak, hepsi bu, yani meraklısı kolayca bilim yapabilir.
Şimdi girişi yaptık, umarım açıklayıcı olmuştur, şimdi işin Omniloji kısmına geleceğiz ama bu konuyu bir parantez içine alacağız. Parantezin konusu; bunu bilmek ne işimize yarar, bu bilgiyle para kazanabilir miyiz, kariyerimiz de hızla ilerleyebilir miyiz, güzel iletişimler kurabilir miyiz? Yani parantezimiz bu, anlatacaklarım bir işinize yarasın, boş boş konuşmayalım. Siz modern insanların altında toplandığı, yani hayatını sürdürmek için kullandığı temel manifestonun 15 kadar maddesi vardır.
Bu 15 maddeyi iyi yönetirseniz güzel bir hayatınız olur. Hayatı ya da kendinizi ya da karşılaşmalarınızı bir makine gibi düşünün, bu makinenin 15 tane ayar düğmesi var, bu düğmeleri ayarları doğru yaparsanız güzel bir hayatınız olur.
Şimdi Omniloji tekniği ile diğer bilimleri, yukarıda anlattım, herhangi güncel bir olayı nasıl yönetiriz meselesine bakacağız.
Şu 15 maddeden biri, bir kavram, CESARET kavramını inceleyelim, kaç türlü cesaret vardır?
1- Medeni cesaret
2- Fiktif cesaret
3- Girişim cesareti
Bu değer nasıl ölçülür? Basit, beklenti ve kıyas üzerinden tanımlanır, birkaç örnek verelim bu konuda.
Fiktif cesaretten bahsedelim, olaylar üzerinde meydana gelen cesaret. Örneğin bir çatışmaya giren bir askeri düşünelim ya da madalya alan bir askeri, ne yapmış bu asker? Düşman hattına girip yaralı askerleri kurtarmış, yani kıyas var, diğerleri değil o yapmış.
Günümüze getirelim, bir olay oluyor, olaya müdahale eden var, yangına giren, suya atlayan, birilerini kurtaran vesaire, neden? Cesur çünkü diğerleri bunu yapmamış, buna fiktif cesaret diyoruz.
Girişim cesareti nedir? Aslında benim gözlemlerime göre bunun yarısı fıtrat diğer yarısı da kişinin yapısal bütünlüğü ile ilgilidir, yani hamurunda olması lazım girişim cesaretinin, geri kalanı da eğitim ve deneyimler.
Medeni cesareti en sona bıraktım, anlamı olması gerektiği gibi davranmak, yerinde davranmak.
Şimdi bunun Omniloji ile ilgisini anlatacağım, zamanı geldiğinde diğer 14 maddeyi de anlatacağım. Yani sadece bir davranış biçimi kendini dört temel bilim ile metafizik tanımlanabilir, anlaşılabilir, hepsinin aynı anda birbiri ile ilgisi vardır. Şimdi bu konuya ara vereceğim, paralel geçiş başka bir konuya geçeceğiz, sonra buna döneceğiz. Kızıyorsunuz bana değil mi? En heyecanlı yerinde konuyu kaydırıyorum, merak edin.
Bilinmeyen bir durum, ortam, yer konusunda herhangi bir veri yok, referans yok, mesela bir insan kolonisi uzayda bir yere gidecek bir gezegene filan ama o gezegen hakkında bildikleri bir şey yok, bu durumu şöyle bir aklınızdan geçirin, ellerinde de temel dört bilim ve artı metafizik var. Koloniyi gemiye koyduk, koloninin bilgesi de bizzat sensin, bilge insan olarak bu insanları yaşatmak senin elinde, ilk yapman gereken iş nedir?
Bunu üç dakika düşünün, ne olursa en doğru işi yapmış olursunuz? Bir şey hazırlamalısınız, bu ne olmalı? Dediğim gibi hiçbir şey yok referans olarak. Evet, cevap, manifesto, bu manifesto da aynı yazılımcıların yaptığı gibi eğer, yani - IF üzerinden kurulmak üzere ama nasıl bir - IF olmalı bu?
Mesela - eğer gemiye radyasyon gelirse şeklinde değil, bu olmaz, bilinmeyene bir referans hazırlamak gerekiyor. Bu durumda da Omniloji devreye girer ve manifesto şu şekilde tasarlanır; örüntü ile karşılaşmaya çalış, örüntü üzerine yeni referanslar dene, yani ekip her zaman bir örüntü aramalıdır.
Şimdi şu örüntü konusunu açıklayalım, detaylandıralım, örneğin bir yaşam formunu ele alalım, bir yaşam formu kainatın neresinde olursa olsun anlamlı bir örüntü oluşturmak zorundadır, aynı zamanda da bu bir ölçek üzerine olmalıdır. Neden ölçek üzerine olmalıdır? Çünkü kainatta her şey bir ölçek üzere vardır, kendini tekrarlaması gerekir.
Eğer bir karşılaşmada kendini tekrar eden bir hareket varsa bu ne anlama gelir? Orada doğal bir düzen vardır anlamına gelir. Manifesto, bu temel kuram üzerine kurulmalıdır. Bu şey kainatın her yerinde dünyada da geçerli bir formüldür, şimdi bunu kanıtlayalım, şimdi cesaret konusuna geri dönüyoruz.
Cesaret nedir? Soyut bir kavram, soyut olduğu için de - hüküm - üzerine kuruludur. Başka kim hüküm kurar? Hakimler - savcılar- adalet sistemi hüküm kurar. Neye göre? Ellerinde bir kanun maddesi vardır buna göre. Basit bir örnek, çelişkili bir hüküm kuramazsın, bir avukatı ele alalım, bir cinayet davasında bir savunma yapacak, aynı anda müvekkilim masumdur kimseyi öldürmedi ve müvekkilim öldürmüş olsa bile nefsi müdafaa sebebi ile öldürdü şeklinde savunma yapamaz.
Hüküm kurmak zorundadır, birinden birini seçmelidir. Öldürdüğüne dair kesin kanıt-şahit varsa öldürmedi şeklinde hüküm kuramaz, bunun gibi. Şimdi cesaret konusuna geri dönelim, ne demiştik? Kıyas ve beklenti, modeli oluşturan bütün değerleri bu 4+1 bilimlerle buna kuantum bilimini de ekleyerek tanımlama yapabilir miyiz?
Soru şu; sen ne kadar cesursun, ne kadar cesur olduğun nasıl ölçülür ve bunun sorunsalı nedir? Bu soruları sorduk, şimdi çözümlenmesine gidelim. Biyoloji ile başlayalım ve şu şekilde davranacağız, biyoloji konusunda zır cahiliz, hiçbir şey bilmiyoruz, bu şekilde meseleye yanaşacağız önyargı oluşturmamak için. Üstelik neden biyoloji bilelim ki? Çünkü istediğimiz zaman zaten ilmin içeriğine ulaşabiliyoruz, özel detay bir bilgiye ihtiyacımız yok, bir şey varsa mutlaka izleri biyolojinin içinde de vardır, bu önyargı bizim için yeterlidir.
Bir insanı harekete geçiren aslında nedir fiziksel olarak? Konumuz şu asker ve diğerleri, örneklerini vereceğim, hepsinde de durum aynıdır. Elimizde bir beyin var- kaslar var - bir nöron örüntüleri var, bu kadarını biliyoruz zaten, ne arayacaktık? Örüntü arayacağız, kaslar- hormonlar- diğer salgılar- elektrokimyasal etki neye bağlı olarak harekete geçer? Kesinlikle bir emir almaları gerekiyor. Kimden emir alacaklar? Beyinden emir alacaklar, beyin kimden emir alıyor? Onun da bir komutanı var, o da zihinden emir alıyor, yani kararları veren zihin. Ne arıyorduk? Örüntü ve dizilim. Şimdi zihinden başlayalım, zihin kiminle muhabbet içinde? Elbette kuantum dokuma ile yani kuantum dokuma nerede iş görüyor, gözlemlenen alan ile zihnin neleri ile? Örüntüleri ile ve bu örüntülerin dizilimleri ile bağlantı kuruyor.
Şimdi basit bir örnekleme yapalım, dört ayrı kişi var, dört örüntü - dört dizilim, bunları renklerle tarif edelim, mavi- siyah- sarı- kırmızı, kuantum dokumayı da beyaz renk olarak kabul edelim ve eşit miktarlarda kuantum dokuma bu renklere karışsın, ne oldu? Hepsini değiştirdi ama farklı sonuçlar ortaya çıktı, mesela siyah sarı olmadı, gri oldu, bunun gibi.
Yani bir alanı gözlemlediğiniz zaman o alanda kuantum dolanıklık ile gelen bilgi herkes için aynı olsa bile, örneğin bir ev yanıyor, içeriden bebek ağlaması geliyor resim bu. Şimdi işin biyoloji kısmına gelelim, yine dört renk üzerinden gidelim, prizma gibi düşünün, örneğin siyah renk ne olmuştu? Gri, gri rengin vereceği sinyal, sarı rengin vereceği sinyalden farklı olur. Nereye gidecek bu sinyal? Elbette zihne girdi, buraya dikkat, zihnin örüntüsündeki hangi dizilime gitti?
Çok sayıda dizilim olduğunu fark edelim, bunlara bariyerler diyeceğiz, mesela o andaki umut derecesi- sevinç derecesi- üzüntü derecesi- coşku derecesi gibi, yani bunların hepsi dizilimdir. Merak da dizilimdir, vicdan- merhamet, bunların hepsi zihindeki dizilimlerdir, yani zihin örüntüsü içinde bulunan dizilimler, bunları işlemci olarak düşünün. Bunlara giren kuantum bilgi işlenir, nereye gider? Elektro kodlar olarak beyne gider, frekans aralıkları olarak, sonra ne olur? Beyin bunu işler, nereye gönderir? Sinir sistemine, neyi gönderir? İşlenmiş bilgiyi, sinir sistemi bilgiyi nereye dağıtır? Bütün sisteme aynı anda dağıtır. Nereden biliyoruz?
Kalbi korku ile dolanın tüyleri de diken diken olur, üzerine titreme gelir filan, yani aynı bilgi farklı sistemlerde farklı sonuçlar oluşturur ve sırada ne var? Motor sistem, bilgiyi tanımlar, kaslara iletir. Bu durumda asker, ya korkar siner, ateşin kesilmesini bekler ya da mevziden fırlar, ateş altında kalan yaralı askerleri kurtarır, yangına girer bebeği çıkarır ya da telefonu ile kayıt yapar paylaşır ve bu bilginin iz düşümleri nereye gider?
Genlere kadar ulaşır, kuantum düzeyinde bu bilgileri ileride yeni kuşaklara iletmek üzere saklar. Yani kendini dönüştürür, bütün sistemini etkiler. Bu biyolojik etkiydi, biyolojinin içindeki kimyaya bakalım şimdi, ne oldu orada? Kimyası da değişti, neden? Basit bir nedeni var duruma göre, örneğin dağ başında bir kulübede yaşıyorsun, kış için neyi stoklarsın? Odun, gazyağı, bozulmayan yiyecekler, hububat filan, fasulye filan. Bütün kovboylar kurutulmuş et ile kuru fasulye ile kahve taşırlardı yanlarında filmlerde görürsünüz çünkü kullanılabilir olan gereklidir.
Şimdi biyoloji dönelim, yani onun odunu kimyasıdır, kimyasal bir örüntü oluşturur. Nereden biliyoruz?
Çünkü psikopatlar ya da şizofrenlerin filan beyin kimyası filan farklıdır ve her insanın farklıdır çünkü o kimyasal oluşum da bir örüntüdür ve içinde de değişik dizilimler vardır.
Şimdi işin fizik tarafına dönelim, buna basitçe kuvvet diyelim, ne ilginç değil mi? Bir insanın bedensel kuvveti değişik zamanlarda değişik derecelerdedir, mesela coşkulu bir insan, sevinçli bir insan ya da hüzünlü bir insan, neden böyle? Üzüntülü bir insanın davranışları yavaştır çünkü fiziksel olarak etkiyi yaratacak olan şey de enerjinin hangi dizilimler altında harekete geçtiğidir.
Dizilimlere sebep olan ise enformasyonun işlenme şeklidir, dersin sonunda buna dikkat çekeceğim, şimdi işin matematiğine gelelim. İşte bu biyolojik düzen bir matematik işlem yapar, bütün hesabını tümevarım olan eşittirden sonrasına ulaşmak için. Burada metafizik devreye girer, zihin - kuantum mekaniği üzerinden belli bir son- tayin eder- atar. Bu söze dikkat edin - atar- atama yapar, bu son derece önemlidir. İşin şeklini değiştirelim, bir karşılaşma yaşanmaktadır, yangın, eski bir dost, bir teklif, bir fırsat, herhangi bir bilgi gelir.
Kuantum alanı işler, sezgiler doğru ya da yanlış herhangi bir referanslar topluluğunun oluşturduğu korelasyon ya da kombinasyon ile. Örneğin dağ başında bir ayı ile karşılaşmayı düşünelim, kişi bir avcı- silahlı, bir başka kişi deneyimli- dağda yaşayan biri, diğeri de yeni gelmiş dağ başına, hepsinde farklı bilgi işleme elekleri var, bunun gibi.
Kuantum düzeyinde zihin atama yapar, yani sonu tayin eder ve geri kalan her şeyi buna göre düzenler, yani atanan değer her neyse geriye doğru işlemi başlatır, buna uygun formülü kurar. Aynı parfüm yapmak ya da bir kimyasal karışım oluşturmak gibi ve elinde hangi malzeme varsa onunla işlem yapar.
Basit bir örnek, mesela eline boya bulaştı, tiner ya da benzinle temizlemen lazım ama mevcutta yok, olsa örneğin 10 gram tiner ile temizlersin ama kolonya var, ondan 100 gram kullandığında aynı sonucu alırsın. Tiner olmadığı için beyin 100 gram kolonya kullanır, elinde ne varsa. Buna bilgi- deneyim- diğer bağlaşık örüntüler diyebiliriz, eğitim sonucu ile elde edilen örüntüler, referanslar yolu ile elde edilen dizilimler filan hepsi birer malzeme.
Fizik ne yapar demiştik? Doğal olan örüntüleri işler, basit bir örnek örneğin bir kalabalık sırada bekliyor, siz de orada çalışan birsiniz, talimat aldınız, kadınları şu sıraya, erkekleri şu sıraya, çocukları şu sıraya koyun dediler. Fizik bunu yapar sorgulamaz, o kadın kimdir, bu erkek neden