Mahmut Yesari’nin romanlarında toplumsal olarak en çok işlenen konulardan bazıları ise Tanzimat’la başlayan Türk modernleşmesinin, Cumhuriyet’le birlikte köklü değişmelere sebep olduğu yıllarda yaşayan Mahmut Yesari, bu değişimler karşısında duyarsız kalmamış ve romanlarında sıklıkla bu konuya değinmiştir. Modernleşme ve dolayısıyla Batılılaşma sonucunda kendi toplumuna yabancılaşmış kişilere yer verir. Bu kişiler çoğunlukla, zevk ve eğlenceye düşkün, sürekli yabancı kelimeler kullanan, toplumsal ve kültürel değerlerle bağ kuramayan bir karaktere sahiptirler.
Mahmut Yesari bazı romanlarında ise fabrika işçileri, köy ve köylü, işçilerin olumsuz çalışma şartları, toplumsal adaletsizlikler, yoksulluk gibi farklı konuları ele almıştır. Buna bir örnek olarak yazarın en tanınan romanı olan Çulluk, Türk edebiyatı için son derece önemli bir eserdir. Fabrika işçilerinin, köyün ve köylünün konu edildiği ilk roman olarak edebiyat tarihimize geçmiştir.
* * *
- Anna, benim kadehim boş duruyor!
Uzun boylu, ince geyik belli, siyah zülüfleri yanaklarına yapışık kesik saçlı, uzun etekli, daracık siyah kadife kostümü içinde, süzüle süzüle dolaşan Macar kızına yalvarıyorum:
- Anna, bir yudum şarap ver!
Barın arka tarafındaki hususi odasında, Anna, Marusa, Anna’nın kardeşi Jülyetta, Ferit Hikmet, Süheyl Münir, saatlerden beri oturmuş içiyoruz.
Odanın ortasındaki masanın üstünde, buzlu yemiş kaseleri, viski, şarap, likör kadehleri, dolup taşmış sigara tablaları, ağız tarafı havluya sarılı şarap binliği yatan kova, sigara paketleri, kibrit kutuları, buruşuk havlular, elbezleri, çöp atılmış, sigaralar bastırılmış tabaklar, hepsi birbirine karışmış... Kimse kadehini tanımıyor, kimse çatalına, bıçağına sahip değil... İçkinin beyni saran, gözleri buğulandıran dumanı içinde, eller rast geldiğini kavrıyor...