“Üstâd elinde ser-te-ser âhenk olur lisân
Mızrâba ses verir kelimâtiyle tel gibi”
diyor bir beytinde Yahya Kemal. On altıncı yüzyılın “sultânü’ş-şu’arâ”sı Bâkî işte böyle bir şair. Şiirlerinde ahenge büyük önem veren, birbiriyle uyumlu sesler barındıran kelimeleri kullanarak sesler arası uyum yakalayan Bâkî, Türkçenin ahenk üstatlarından biridir. Onun şiiri baştan sona bir uyumdur. Bâkî, türlü ahenk yolları ile belirgin kılmak, dikkati çekmek, pekiştirmek, vurgulamak, yansıtmak, çağrıştırmak, estetik bir hayranlık uyandırmak istemiştir. Şair, şiirlerinde ritmik yapıyı da sağlam bir şekilde kurmuştur.
Bu eserde, Bâkî’nin şiirleri ses ve çeşitli düzeydeki tekrarlar yönünden incelenmiş, her bir sesin sağladığı ahengin diğer seslerle ve anlamla olan münasebeti gösterilmiştir. Eserde Bâkî’nin vezin, kafiye, sıralama, cümle yapısı ve tekrarlar yoluyla sağladığı ritim; seslenmeye dayalı edebî sanatlar, tekrarlar, aliterasyon, asonans ve paralelizm ile sağladığı ahenk incelenmiştir. Bâkî, bir beytinde şöyle söylemektedir:
“Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”
Âleme hoş bir seda bırakmak isteyen şairin isteğine ulaştığını, sedasıyla baki kaldığını söylersek abartmış olmayız. Bâkî, şiirlerini Türkçenin sesiyle taçlandırarak divan edebiyatının başarılı ses şairlerinden biri olmuştur. Bugün Bâkî’nin şiirinden bize hoş sedalar, ahenkli söyleyişler, anlamla örtüşen ses ve ritmik yapı düzenlemeleri en önemlisi de Türkçenin Orta Asya’dan gelip Anadolu’da İslam medeniyetiyle zenginleşen sesi kalmıştır. Bu eserle şairin ses dünyasındaki yolculuğumuz okuyucuya sunulmuştur.